Kitap Alıntıları
Kitap Adı: Melekler Bile Sorar
Yazar Adı: Jeffrey Lang
Yayın Tarihi: Ağustos 2021
ISBN: 9786257637879
"Bir zamanlar Rabbin meleklere, 'Ben yeryüzünde bir halife yaratacağım' demişti. Melekler, 'A !.. Orada bozgunculuk yapacak ve kan dökecek birisini mi yaratacaksın ? Oysa biz seni överek tesbih ediyor ve seni takdis ediyoruz' dediler. Rabbin, 'Ben şüphesiz sizin bilmediklerinizi bilirim' buyurdu."
Amerikalı matematik profesörü Jeffrey Lang, 80'lerin başında Müslüman oldu. Onun hikayesi düşünme ve sorgulama ile başladı. Lang'e göre Kur'an, onu iman etmeye mecbur bırakmıştı. Ancak rasyonel, entellektüel ve manevi açıdan tatmin edici bulabildiği bir dine inanabilirdi ve o dinin İslam olduğuna kanaat getirdi. İslam: düşünen insanın dini.
Jeffrey Lang bu kitabında, kendi deneyimlerinden yola çıkarak Amerika'da Müslüman olmayı, secde ettiği ilk ânı, İslam'ın Batı'da yayılmasının önündeki engelleri, bu dinin genç kuşağa nasıl aktarılması gerektiğini, din ve gelenek ilişkisini ele alarak okuyucuyu, Kur'an'ın "sarp yokuş" olarak tanımladığı iman yolculuğuna davet ediyor. Yazarın, okuyucusundan istediği bir şey var: sormaktan ve sorgulamaktan kaçmaması. Çünkü bir kanaati dogmalaştırmak, hakikatin önünün kesilmesidir. Ve Allah'a son derece yakın olan melekler bile sorar ...
[ Melekler Bile Sorar ] [ Jeffrey Lang ] [ Sayfa 15 ]
Tanrı bu dünyayı neden yarattı ki diye düşünüyordum.
Başka bir deyişle, neden bizi cennete koymadı, bizi dünyevi acıyla cezalandırmasına sebep olan zayıflıklarımızı neden bizden ayırmadı? Neden bizi doğrudan melek ya da iyi bir varlık olarak yaratmadı?
Tanrı'nın sonsuz adaletine dair bir sürü şey anlatılıyordu, tüm bunları duymuştum, ancak kendi doğamı seçen ben değildim; günahı yaratan ben değildim, doğmayı isteyen ben değildim ve yasak ağaçtan meyveyi yiyen de ben değildim !
Cezanın suçu fazlasıyla geçtiği kimsenin aklına gelmedi mi?
[ Melekler Bile Sorar ] [ Jeffrey Lang ] [ Sayfa 17 ]
... çünkü hiçbir insan tam ve nihai cevaba sahip değildir.
Başkasının geçmiş kanılarına sırtımızı yaslamak en ölümcül hatadır, çünkü bilgi zamanla büyür, tekâmül eder.
Kanaati dogmalaştırmak hakikate giden yolun önünün kesilmesidir, körelme ve çürümeye yol açar.
[ Melekler Bile Sorar ] [ Jeffrey Lang ] [ Sayfa 22 ]
Ancak, Müslüman göçmenin imanı genellikle sağlam kalır.
Biraz afallayabilir ve "İslam mantıklıdır" inancından geri çekilip "İslam diğerlerine kıyasla daha mantıklıdır" inancına geçebilir. Ancak, genel olarak bağlılık ateşi sönmeyecektir, çünkü bu bağlılığın temeli ömrü boyunca Müslüman olma tecrübesine dayanır.
İslam'ın herkes tarafından kabul görüp yaşandığı -gayrimüslim olmanın ise dezavantajlı olduğu- bir ortamda doğduğundan, imanı kök salıp sorunsuzca büyüyebilme fırsatını bulmuştur.
Yıllarca sürdürdüğü katılım ve yaptığı ibadetler ona güven, gurur, mana, cemaat ve belki de huşû uyandıran manevi temaslar -belki de mucize olduğuna inandığı şeyler- kazandırır; tüm bunlar imanın tatlılığını daha gerçek ve daha güçlü kılar ve hiçbir mantık illüzyonu onu yıkmaya yetmez.
[ Melekler Bile Sorar ] [ Jeffrey Lang ] [ Sayfa 25 ]
Eğer İslam'ın rasyonel düşünceyle uyumlu olduğu gösterilmezse, Batılı Müslüman da inancına diğer Batılı dinlerin üyeleri gibi bakmaya başlar.
Tümüyle şahsi, deneyimsel ve manevî bir şey olarak. Böylece din, ikna ediciliğini büyük oranda kaybeder.
[ Melekler Bile Sorar ] [ Jeffrey Lang ] [ Sayfa 29 ]
Kur'an'ın dili, Peygamberimizin içinde bulunduğu sosyal çevreyi ve yedinci yüzyıl Araplarının entellektüel, dinî, sosyal ve maddi geleneklerini yansıtır yönde olmalıdır.
Fakat vahyin esas mesajı evrensel ise, o zaman taşındığı dili ve kültürü aşmalıdır.
Bir toplumun dili o toplum içinde, o toplumun tecrübelerine dayanarak geliştiğine göre, o toplumun dışındaki tecrübeler nasıl aktarılabilir?
Anlaşılan bunun tek bir yolu vardır : alegoriler, yani gerçeklerin sembolik figürler ve eylemlerle ifade edilmesi veya ünlü müfessir Zemahşerî'nin deyişiyle, "deneyimlerimizden bildiğimiz bir şeyi kullanarak, algımızın ulaşamayacağı bir şeyin mecazi olarak gösterilmesi".
[ Melekler Bile Sorar ] [ Jeffrey Lang ] [ Sayfa 34 ]
Kur'an ile İncil'in anlatımları arasında bariz bir fark vardır.
İncil'in hikayeleri genellikle tarihi bir arka planda geçer, Kur'an'ın hikayeleri ise sanki özellikle hangi tarihte geçtiklerini belli etmemeye çalışır. Başka kaynakları kullanmadan, yani sadece Kur'an'a dayanarak bu hikayelerin tarihi kökenlerinin bulunması neredeyse imkansızdır.
Hikayelerin anlatış şekli, hikayenin arkasındaki manaya öncelik verirken gereksiz detayları es geçer.
[ Melekler Bile Sorar ] [ Jeffrey Lang ] [ Sayfa 38 ]
Kur'an sıklıkla şüphecinin itirazlarını yüzüne vurarak onu sarsar; bunun Kur'an'ın sıklıkla kullandığı bir taktik olduğunu göreceğiz.
Kısa sürede Kur'an'ın ne zorla ne de yumuşaklıkla kendini beğendirmeye çalıştığını göreceğiz; doğrusu Kur'an kendini beğendirmeye çalışmaz; Kur'an meydan okuyan, kendisiyle kavgaya, münakaşaya çağıran bir kitaptır.
[ Melekler Bile Sorar ] [ Jeffrey Lang ] [ Sayfa 46 ]
Şeytan; ateşli, tüketen ve yıkıcı bir doğaya sahip olarak tasvir edilir. Hırsının kontrolden çıkmasına izin verir ve muzır bir tantana çıkarır.
Bize genellikle paranın kötülüğün anası olduğu öğretilir, ancak görünen o ki burada (ayette) verilmek istenen ders, gurur ve kendini beğenmişliğin tüm kötülüklerin kaynağı olduğudur.
Doğrusu pek çok korkunç hata, görünür maddi bir sebep yüzünden işlenmiyor.
[ Melekler Bile Sorar ] [ Jeffrey Lang ] [ Sayfa 50 ]
Emin olun Kur'an, bizi kolayca hedefimize taşımayacak; bize farklı aşamalarda yön verecek ama yolculuğu ve keşfi kendimizin yapması gerekecek.
Çünkü sorduğumuz sorular yalnızca Allah hakkında değil, kendimize mahsus insanlar olarak kendimiz hakkındadır ki ruhumuza gerçekten erişebilen yegane varlıklar da bizizdir.
Bu yüzden Kur'an'ın ifade edeceği gibi, erişebileceğimiz kadar hakikate ulaşana dek yalnızca ufukları değil, kendimizi aramaya da istekli olmalıyız.
[ Melekler Bile Sorar ] [ Jeffrey Lang ] [ Sayfa 53 ]
Kur'an insanlık tarihini iki zıt seçim arasındaki mütemadi bir mücadele olarak temsil eder; direnmek veya kendini Allah'a teslim etmek.
Kur'an kendisini ve okuyucusunu bu mücadelenin içine çeker; esas amacının bu olduğu söylenebilir. Bu seçim tamamen gönüllü olarak yapılmalıdır, bu yüzden Kur'an, "dinde zorlama yoktur, çünkü doğruluk sapkınlıktan ayırt edilmiştir" der.
Mesele bir kimsenin Allah'ı bilip ona kulluk etmesi değil, Allah'ı bilip ona kulluk etmeyi özgürce seçerek yapmasıdır. Bu nedenle bir kaç kez, isteseydi Allah'ın insanoğlunu doğru yola iletebileceği, ama O'nun gayesi başka türlü olduğu için bunu yapmadığı belirtilir.
[ Melekler Bile Sorar ] [ Jeffrey Lang ] [ Sayfa 67 ]
Müslüman olmayanlar, bir Müslüman cemaatin namazda gösterdiği askerî disipline benzer senkronizasyonu etkileyici bulmuştur.
Ezanla toplanan cemaat çabucak düzgün bir saf oluşturur, kimsenin sabit veya diğerinden daha üstün bir konumu yoktur. Öyle ki namazı yönetecek lider bile genellikle o sırada cemaatte bulunanların içinden seçilir.
Böylece namaz güçlü bir manevî idman olmanın ötesinde, ikincil olarak, toplumu liderlik, organizasyon, işbirliği, eşitlik ve kardeşlik konusunda da eğitir.
[ Melekler Bile Sorar ] [ Jeffrey Lang ] [ Sayfa 89 ]
İslam; vücut, zihin ve ruh arasındaki ahengi ve bu üçünü yöneten prensiplerin birliğini kapsar.
Antrenörler atletlere genellikle "acı yoksa kazanç da yok" derler; bu sözle kastedilen, kişinin fiziksel kabiliyetlerini geliştirebilmesi için acı çekmeyi göze alması gerektiğidir. Öğretmenler öğrencilerine entellektüel olarak gelişmeleri için sıkı çalışmaları gerektiğini söyler.
Müslümanlar da manevi gelişimin aynı kanuna bağlı olduğunu bilir. Ahlakî ve ruhsal gelişim; iradenin disipline edilmesini, aklın kullanılarak geliştirilmesini, zorluk ve sıkıntıyla yüzleşilmesini gerektirir.
[ Melekler Bile Sorar ] [ Jeffrey Lang ] [ Sayfa 92 ]
Allah, O'nun rahmetinden yararlanmamız için mükemmel olmamızı istemez.
Bunun yerine, yaptığımız hayırlı işleri artırıp imanımızı kuvvetlendirdikçe O'nun lütfuna daha çok mazhar oluruz, çünkü kalbimiz O'nun rahmetine daha çok açılır.
Bu, müminin ömrü boyunca sürdüreceği bir çabadır : maneviyatını geliştirip Allah'la daha yakın bir ilişki içerisine girebilmek.
Hayatta olduğumuz sürece kişisel gelişimimizin bir üst sınırı yoktur, çünkü asla daha çok iyilik yapmanın bize hiçbir fayda sağlamayacağı bir noktaya gelemeyiz.
[ Melekler Bile Sorar ] [ Jeffrey Lang ] [ Sayfa 106 ]
İslam'ın ibadet algısı hayata bakışıyla uyumludur.
Yakın zamanda bir arkadaşımla yaptığım konuşmayı hatırlıyorum. Bana Müslümanlar nasıl ibadet eder diye sormuştu.
"Biz ailemizin geçimini sağlamak için çalışır, çocuklarımızın dahil olduğu okul etkinliklerine katılır, pişirdiğimiz kekin bir parçasını yan komşumuza götürür, sabahları çocuklarımızı arabayla okula bırakırız" dedim.
"Hayır ! Hayır !" dedi. "Nasıl ibadet ediyorsunuz?"
"Biz eşimizle sevişir, sokaktan geçen birine gülümser, çocuklarımıza ödevlerinde yardımcı olur, arkamızdan gelen kişi için kapıyı açık tutarız" dedim.
"İbadet, sana ibadeti soruyorum" dedi.
Tam olarak neyi kasdettiğini sordum, "anladın işte, ritüeller" dedi ısrarcı bir tonla.
Onların da Müslümanların ibadetinin çok önemli bir parçası olduğunu ve onları da yaptığımızı söyledim. Arkadaşımın canını sıkmaya çalışmıyordum, böyle bir cevap vermemin nedeni İslam'ın ibadet algısının ne kadar kapsayıcı olduğunu ortaya koymaktı.
[ Melekler Bile Sorar ] [ Jeffrey Lang ] [ Sayfa 109 ]
İslam üzerine çalışmalar yapan birçok Batılı düşünür, Kur'an'da Allah'ın "Ben cinleri (insan algısının ötesindeki varlıklar) ve insanları, başka değil, sırf bana kulluk etsinler diye yarattım" dediği ayete bakıp karşı çıkar, bunu sonsuz bir kıskançlık, kaprisli bir narsizm örneği olarak görürler. Eski Ahit'te tasvir edilen Tanrı'nın en kötü yönü de budur.
Ancak böylesine kapsamlı bir ibadet algısına sahip, hayatın gayesini bilen bir Müslüman aynı ayeti okuyunca şunu diyecektir:
"E tabii ki, zaten başka ne amaçla olabilirdi ki?".
[ Melekler Bile Sorar ] [ Jeffrey Lang ] [ Sayfa 113 ]
Zamanda ne ileri ne de geri gidebiliriz. Bir saat sonra, şimdiki zamanımızın bir saat sonrasında olacağız, bu değiştirilemez.
Bu nedenle Allah'ın varlığının nasıl, aslında olması gerektiği gibi, zamandan bağımsız veya zamanın ötesinde olduğunu anlamak daha zordur; çünkü O'nun varlığının, bizim yaşayıp büyümemiz için yarattığı bu uzay-zaman ortamının herhangi bir boyutunun içinde bulunduğunu ve bunlar tarafından kısıtlandığını düşünemeyiz.
[ Melekler Bile Sorar ] [ Jeffrey Lang ] [ Sayfa 122 ]
Ahlakî ve manevî büyümemize yardımcı olan faziletli dürtülere tümüyle teslim olursak, kişisel ihtiyaçlarımızı görmezden gelebiliriz ki bu da kendimiz için yıkıcı olacaktır.
Dünyada hayatta kalmak için temel arzular gereklidir, fakat onlara tamamen teslim olursak bu sefer de tamamen bencil insanlar oluruz.
Ahlakî ve ruhsal büyümemizi teşvik etmek için ikisi birlikte çalışır, çünkü bir eylemi erdemli kılan şey, bir süre için daha aşağı olan ihtiyaçlarımızın üstesinden gelmeyi veya onları bir kenara bırakmayı içermesidir.
[ Melekler Bile Sorar ] [ Jeffrey Lang ] [ Sayfa 130 ]
İslam'da tek bir ilaha bağlılık anlayışı, sadece tek bir yaratıcının var olduğunu değil, aynı zamanda bunun doğal sonucunu da kabul etmemizi ister:
"Allah'ın hükmü altında tüm insanlar eşittir".
Bu iki talebin -Allah'ın birliği ve insanların birliği- Yahudilik ve Hristiyanlıkta olduğu gibi herhangi bir dini gelenekte onaylanması zorken, Kur'an'da güçlü bir şekilde beyan edilmektedir.
[ Melekler Bile Sorar ] [ Jeffrey Lang ] [ Sayfa 132 ]
Bir din, kendisinden sonra gelecek başka bir vahyi beklediği sürece, sahte peygamberlere açık kapı bırakılmış olur.
Diğerlerini doğru yoldan ayırmak ve toplumu bölmek için kendini aldatmış insanlar ortaya çıkar.
Böylesine güçlü bir hizipleşme kaynağı, müminlerin birliğine herhangi bir hukuki ihtilaftan çok daha derin ve kalıcı hasarlar verebilir.
İslam da dahil olmak üzere her büyük din bu tehditle karşılaşmıştır, ancak peygamberliğin Hz. Muhammed'le sona ermesi bu eğilimleri büyük oranda kısıtlamıştır.
[ Melekler Bile Sorar ] [ Jeffrey Lang ] [ Sayfa 140 ]
Afganistan'da, Herat ve Kabil arasında uzanan karla kaplı bir dağın eteğindeki küçük köyde yer alan mütevazi bir kalede, akşam yemeğinden sonra başlayan sohbette konu Dâvud ile Câlut hikayesine geldi.
"Dâvud küçüktü ama imanı büyüktü" dedi ev sahibi. Frankfurter Zeitung'un Ortadoğu muhabiri Leopold Weiss'de buna karşı şöyle dedi: "ve siz de çoksunuz ama imanınız küçük".
Leopold özellikle sohbet ettiği üç arkadaşını değil, genel olarak Müslüman toplumunu kastediyordu. Ev sahiplerini aşağıladığını düşünerek utandı, uzun uzun özür dilerken, Müslümanlar inançlarına bağlı kalsaydı ona göre asla böylesine kötü bir gerilemenin yaşanmayacağını düşündüğünü söylemeye çalıştı.
"Ama sen bir Müslümansın" diye fısıldadı ev sahibi.
Leopold gülümseyerek cevap verdi: "Hayır, ben Müslüman değilim, ama İslam'da o kadar çok güzellik görmeye başladım ki bazen sizin onu heba ettiğinizi görmek beni kızdırıyor".
Ev sahibi buna karşı çıktı: "Hayır, söylediğim gibi, sen bir Müslümansın, sadece bunun farkında değilsin".
Ortadoğu halkına dair uzun yıllar boyunca yaptığı araştırmalar sırasında İslam'ı bizzat o kadar derinlemesine incelemişti ki, şimdi yoldan geçen biri bile onun düşünce ve yaşam tarzının bu dine bağlı olduğunu açıkça görebiliyordu.
Üzerinden aylar geçse de Afgan ev sahibinin sözleri aklından çıkmadı ve yüzleşmesi gereken kararın ortaya çıkmasına yardımcı oldu. Bir yıl içinde şehadet getirecekti.
Yazdıklarıyla dünya çapında birçok Müslümanı derinden etkileyen Leopold Weiss, günümüzde daha çok Muhammed Esed adıyla biliniyor.
[ Melekler Bile Sorar ] [ Jeffrey Lang ] [ Sayfa 177 ]
Batı'da İslam'a geçip daha sonra dinlerinden dönenlerin Müslümanlara yönelik en büyük suçlaması, kadınlara yönelik nefret dolu yaklaşımlardır.
İslam toplumu bu şikayeti görmezden gelmeye, Müslüman kadınların üstün konumu üzerine ideal bir tablo çizen konuşmalarla bu sorunun üzerini kapatmaya devam ettiği sürece, Amerikalıların ve Avrupalıların büyük çoğunluğu İslam'a olumlu bakmaya meyilli olmayacaktır.
Burada dine eleman kazandırmak adına dinin ilkelerinden taviz verilmesini savunmuyorum.
Söylemeye çalıştığım şey, Müslümanların kadınlara yönelik tavırlarını ve uygulamalarını yeniden gözden geçirmesi, hangilerinin İslam için elzem, hangilerinin elzem olmayıp hak inanç arayışında olanlara engel teşkil eden şeyler olduğuna karar vermesi gerektiğidir.
[ Melekler Bile Sorar ] [ Jeffrey Lang ] [ Sayfa 215 ]
İslam'ın beş şartı, bir müminin dünyevi varlığının bir çok alanına dokunur; maneviyat, ahlak, kişisel hijyen, sosyal ilişkiler, cinsel ilişkiler, siyaset, mali durum, zaman yönetimi, yeme alışkanlıkları, kıyafet, seyahat planları ve daha bir çok şey.
Bu şekilde Müslümanlara tüm işlerini Allah'a yöneltmelerini hatırlatarak yeryüzündeki yaşamlarının bütününü bir ibadet eylemi haline getirmelerini sağlar.
Ayrıca müminin karakterini güçlendirir, çünkü kayda değer bir kararlılık ve kendine hakim olma kabiliyeti gerektirir.
[ Melekler Bile Sorar ] [ Jeffrey Lang ] [ Sayfa 228 ]
Burada İslam'ın ırk ve renge dayalı önyargıları ortadan kaldırdığını iddia etmiyorum. Böylesi, İslam'ın şerri ortadan kaldırdığını iddia etmek gibi bir şey olurdu.
Bunun yerine İslam'ın, bu tür önyargıları tolere etmediğini ve Müslümanların bu hatalara düştüklerinde, inançlarının temel bir kuralını ihlal ettiklerini ve ciddi bir yanlış yaptıklarını çok iyi bildiklerini iddia ediyorum.
[ Melekler Bile Sorar ] [ Jeffrey Lang ] [ Sayfa 320 ]
Bir kutsal kitap tüm insanlığın rehberlik kaynağı olacaksa, birçok ayetin başka zamanlarda, mekanlarda ve koşullarda yaşayan insanlara hitap eden farklı anlamları içermesi gerekir.
Her ne kadar mazur görülebilir olsa da vahiy ile vahyin yorumlarının karıştırılmasındaki sorun, ilahi mesajın bizim insani algımızla kısıtlanmasıdır.
Sonuç olarak bizim onlara dair açıklamalarımızın doğru ve yerinde olduğuna güvenen insanlar ile vahyin arasına engel koyuyor olabiliriz.
[ Melekler Bile Sorar ] [ Jeffrey Lang ] [ Sayfa 327 ]
Bana göre Müslüman ebeveynler çocuklarına İslam'ı, gayrimüslimlere nasıl tanıtıyorlarsa o şekilde tanıtmalıdır.
İslam'ın temel inançlarını temel olmayan tarihî ve kültürel uygulamalar ve yorumlardan ayırmaya özen göstermeli, bunu rasyonel düşünce diliyle aktarmalıdır.
Şayet Müslüman ebeveynler bu işin üstesinden gelemezse bunda başarılı olanları arayıp bulmalıdır, çünkü Amerika'da Müslüman olarak yaşamak isteyen çocuklarına bunun büyük yardımı dokunacaktır.
Dahası bu, İslam'ın mesajını başkalarına aktarmalarına da yardımcı olacaktır.