Kitap Alıntıları
Kitap Adı: Allah Adına Yönetmek
Yazar Adı: Altan Tan
Yayın Tarihi: Temmuz 2020
ISBN: 9786257009584
Maide Suresi'nin; 'Kim Allah'ın indirdikleriyle hükmetmezse işte onlar kafirlerin ta kendileridir.' (Maide:44) 'Kim Allah'ın indirdikleriyle hükmetmezse işte onlar zalimlerin ta kendileridir.' (Maide: 45) 'Kim Allah'ın indirdikleriyle hükmetmezse işte onlar fasıkların ta kendileridir.' (Maide: 47) ayetleri; açık ve net bir şekilde 'Kamusal alanın' da Allah'a ait olduğunu bildiriyor. Kuran-Kerim; kısaca 'HÜKÜM ALLAH'INDIR' diyor. Bir Müslüman için 'Hüküm' tabii ki Allah'ındır. Bunda kuşku duyulacak ve tartışılacak bir durum yok. Ancak bu kabulden sonra cevaplandırmamız gereken çok önemli sorular var: Her türlü şekil ve mekandan münezzeh olan Allah; haşa yeryüzüne inerek yöneticilik yapmayacağına göre, Allah adına yeryüzünde kimler yönetici (Emir, halife, sultan, padişah, cumhurbaşkanı...) olacak ve bu yöneticiler nasıl hükmedecektir? Bir başka ifade ile Allah'ın yetkilerini kimler kullanacak ve nasıl uygulayacaktır? Müslümanlarla, Müslüman olmayanlar bir arada ve barış içinde nasıl yaşayacaklardır.?
[ Allah Adına Yönetmek ] [ Altan Tan ] [ Sayfa 12 ]
Allah haşa yeryüzüne inerek yöneticilik yapmayacağına göre, Allah adına yeryüzünde kimler yönetici (emir, halife, sultan, padişah, cumhurbaşkanı …) olacak ve bu yöneticiler nasıl (hangi kanunlarla ve hangi yöntemle) hükmedecektir?
Bir başka ifadeyle Allah'ın yetkilerini kim kullanacak ve uygulayacaktır?
[ Allah Adına Yönetmek ] [ Altan Tan ] [ Sayfa 14 ]
İslam dünyası yüzyıllardır derin bir kriz içindedir. Alternatif bir medeniyet olma iddiasını sürdürebilmek için Batı ile hesaplaşmadan önce Müslümanların acilen kendi kendileri ile, kendi tarih ve sosyolojileri ile hesaplaşmaları gerekmektedir.
[ Allah Adına Yönetmek ] [ Altan Tan ] [ Sayfa 17 ]
İnsan ilişkilerinde "yönetim"in ortaya çıkışı neredeyse ilk insanın tarihi kadar eskidir.
İster semavi dinlerin Hz Adem ve Havva ile başlayan tarih inancı, ister materyalist düşüncenin "homo-sapiens" ile start/başlama alan ilerlemeci tarih felsefesi esas alınsın; işin başlangıcı ilk insan kümesine kadar uzanmaktadır.
"Yönetim" esasında daha basit bir ifadeyle "birlikte yaşamanın" kurallarıdır. Tarihin ilk dönemlerinden itibaren insanlar küçük veya büyük topluluklar halinde birlikte yaşamış ve bununla birlikte de "birlikte yaşama"nın kuralları ve şekli tarihsel süreç içerisinde format değiştirerek süregelmiştir.
[ Allah Adına Yönetmek ] [ Altan Tan ] [ Sayfa 19 ]
Yahudilik, Hristiyanlık ve Müslümanlık gibi tek tanrılı dinlerin vahye dayalı yönetim şekilleri yanında, çok tanrılı inanca sahip Sümer, Akad ve Mısır gibi toplumlarda da yetkisini tanrılardan aldığını söyleyen yönetimlere rastlanır.
Hristiyanlıkta ve Sümer'de olduğu gibi "Tanrısal" iradeyi çoğu kez güçlü ruhban sınıfı temsil eder.
[ Allah Adına Yönetmek ] [ Altan Tan ] [ Sayfa 20 ]
Postmodernizmin öncülerinden Nietzsche, Sokrat'ın mantıksal temelli evrensel bilgi anlayışının br yanılsamadan ibaret ve modern ahlakın ise köle ahlakı olduğunu iddia ederek, üstün insanın yeni ahlaki standartları yaratacağını ileri sürer.
Ona göre, evrensel kurallar yerine tarihi anlatılar vardır. Dünya biricik tecrübelerden oluşan bir kaos/kargaşa ortamından oluşur ve bir düzen sergilemez.
Düzenler insanların yanılsamalarıdır: Modern insanın çoğunluğu bu yanılsamaları alışkanlıkla kabul eder ve onları sorgulamaz.
Oysa olması gereken, "üstün insan"ın dünyanın bu tarihselliğini kabul edip, kendi ahlakını oluşturmasıdır.
[ Allah Adına Yönetmek ] [ Altan Tan ] [ Sayfa 21 ]
Konfüçyüs, kendi fikirleri doğrultusundaki ideal insan ve ideal toplum düşüncesi doğrultusunda "ideal devlet"i savunur.
Ona göre ideal devlet, insanların iyiliği için çalışan ve halkın güvenini kazanan bir devlettir. Böyle bir devlette asıl olan korkuya dayalı bir itaat değil, hükümdarla tebası arasında karşılıklı anlaşma ve uzlaşmaya dayalı bir yönetim şeklidir.
Siyasi ilişkilerin temelinde toplumda herkesin yerini bilmesi ve buna göre davranması vardır.
[ Allah Adına Yönetmek ] [ Altan Tan ] [ Sayfa 24 ]
Mâverdi'ye göre devlet, bir bölgede yaşayan insanların toplum düzenini sağlamak amacıyla kurdukları, tüm kamu sorumluluklarını yüklenen ve meşru güç kullanma tekeline sahip bir melik, sultan veya halifenin itaati altında (imamet/hilafet akdi ile) birleştikleri bir birliktir.
"İmam, Allah'ın değil Hz Peygamberin halifesidir" fikrini savunan Mâverdi; hem Fars siyaset kültüründeki kralların (sultanların) Zillullah (Allah'ın gölgesi) ideolojisini, hem de Şiilerin yanılmaz kanun koyucu (masum imam) beklentisini reddetmektedir.
[ Allah Adına Yönetmek ] [ Altan Tan ] [ Sayfa 26 ]
Machiavelli, insanların doğaları gereği kötülüğe meyyal olduğunu ve genellikle kişisel çıkarları peşinde koştuklarını savunarak prensin (iktidarın), gerektiğinde parayı, gerektiğinde ise kılıcı kullanmaktan çekinmemesi gerektiğini ve doğruluk, dürüstlük gibi ahlaki ilkeleri uygulama yerine "öyle görünmeyi" esas almasını öğütlemektedir.
[ Allah Adına Yönetmek ] [ Altan Tan ] [ Sayfa 43 ]
… İslam'da bürokratik olarak kurum ve kuruluşları belirlenmiş ve kurallara bağlanmış bir devlet şekli, formatı yoktur. Bu konuda da dört halife ve onlardan sonraki dönemlerde bu konu ile ilgili söz söyleyen, yorumlarda bulunan İslam alimleri arasında bir ittifak söz konusudur.
Kurum ve kuruluşlar sosyal toplumun ihtiyaçları ile zaman ve zemine göre değişir: Bu konuda asıl olan bürokratik kurumların şekli ve şekillerin değişmezliği değil, bu kurumların oluşturulması için ortaya çıkan ihtiyaç ile bu kuruluşların işleyişte dayanması gereken ana ilkelerdir.
[ Allah Adına Yönetmek ] [ Altan Tan ] [ Sayfa 46 ]
Hz Muhammed hayatta olduğu sürece yürütmenin de başıdır. Her türlü karar verme ve son sözü söyleme hakkı kendisindedir.
Kamu yararına olan işlerde ashabı ile danışır ve çoğu kez de onların görüşleri doğrultusunda karar verir.
Kamu yararına karar verilmesi gerektiğinde en önemli yöntemlerden biri "danışma" anlamına gelen "meşveret"tir.
Meşveret (danışma) organı ise "danışılanlar, danışma meclisi" olarak tanımlayabileceğimiz "şura"dır.
Hz Muhammed'in sayıları ve şekli belirlenmiş, tespit edilmiş bir "şura"sı yoktur. İhtiyaca göre gerekli gördüğü hallerde sahabelere danışır.
[ Allah Adına Yönetmek ] [ Altan Tan ] [ Sayfa 98 ]
İslam hukukçuları halifenin bilgili (alim), muttaki (takva sahibi), erdemli, ahlaklı, liyakatli, itibarlı ve işleri yönetebilecek seviyede tecrübeli olması gerektiği noktasında fikir birliği içindedir.
Buna ayrıca halifenin yeterince olgunlaşması (kemaliyet), işleri yürütebilmesi için sağlık ve hayat tecrübesi kazanması için yaş faktörünü de ekleyenler vardır.
[ Allah Adına Yönetmek ] [ Altan Tan ] [ Sayfa 156 ]
Medine Vesikası'nın en çarpıcı yanlarından biri, anlaşmayı imzalayan Müslümanlar, Müşrikler ve Yahudilerin topluca ve birlikte, diğer insanlardan ayrı bir "ümmet" olarak adlandırılmalarıdır.
Batılı araştırmacılar bu belgeyi 'Medine Anayasası' (the constitution of Medina) olarak adlandırırken, Muhammed Hamidullah bu vesikanın tarihte tespit edilebilen ilk yazılı anayasa olduğunu belirtmektedir.
Bu sıralarda Medine (Yesrib) şehrinin nüfusu yaklaşık olarak 10 bin kişiydi. Bu nüfusun 1,500'ü Müslüman Arap, 4,500'ü putperest Arap ve 4,000'i ise Yahudilerden oluşuyordu.
[ Allah Adına Yönetmek ] [ Altan Tan ] [ Sayfa 175 ]
Ömer bin Abdülaziz, Ehl-i Zimme'den birçoğunun cizye vergisinden kurtulmak için Müslüman olduğunu yazan valisine,
"Allah Muhammed'i (sav) vergi memuru olarak değil İslam'ı tebliğ için gönderdi. Kim Müslümanlığını ilan eder, sünnet olur, Kur'an'dan birkaç sure okuyabilirse, artık ondan cizye düşmüş olur" diye yazarak bu uygulamaya kesin bir şekilde son verdi.
[ Allah Adına Yönetmek ] [ Altan Tan ] [ Sayfa 178 ]
Müslüman toplumlara ilk dönemlerde ciddi bir ekonomik kaynak sağlayan zımmilik, ilerleyen yüzyıllarda Müslüman toplumun aleyhine gelişen bir ekonomik yapı ortaya çıkarmıştır.
Gayrimüslimlerin askerlikten muaf tutulmaları, onları barış ve güvence altında salt üretime yönlendirmiş, sanayi, ticaret ve tarımda oldukça ilerlemelerine yol açmıştır.
Bir müddet sonra Müslüman toplumun önemli bir kısmı üretimin tamamen dışında kalarak askerlik ve yöneticiliği (memur, kaymakam, vali, ağa, bey, ...) meslek edinmişlerdir.
[ Allah Adına Yönetmek ] [ Altan Tan ] [ Sayfa 182 ]
Belli bir din ve ideolojiye ait kuralların tüm topluma uygulanması otoriter ve totaliter rejimleri doğurur.
Özü itibariyle Türkiye'de geçmişteki tek parti dönemi, Kuzey Kore, Sovyetler Birliği, Çin ve Küba ne kadar diktatörlük ise, İran, Suudi Arabistan ve Afganistan'da o derece diktatörlüktür.
[ Allah Adına Yönetmek ] [ Altan Tan ] [ Sayfa 182 ]
İsrail'in Ortadoğu'daki uzlaşmaz işgalci varlığı, özelde Yahudilerle Müslümanlar arasında olan sorunu; ABD, İngiltere, Avrupa Birliği, Rusya ve dünyanın diğer ülkelerindeki Yahudi lobilerinin de etkisiyle sadece bölgesel bir sorun olmaktan çıkararak küresel bir sorun haline getirmiştir.
Yahudi lobisinin çalışmaları ile tüm bu adı geçen Batılı ülkeler İsrail yanlısı politikaların savunucusu durumuna gelmişlerdir. Bu ülkelerin İslam ülkeleriyle olan ilişkilerinde de; ekonomik, sosyal ve siyasi konulardan önce İsrail'in güvenliği gelmektedir. İsrail'in güvenliğinin birincil derecede önem arzetmesi, İslam-Batı ilişkilerini de zehirlemekte, Ortadoğu'da sağlıklı ve kalıcı ilişkilerin kurulmasını engellemektedir.
Filistin'de Yahudilerin ve Müslümanların birlikte barış içinde yaşayabilecekleri bir çözüm ne yazık ki, her iki tarafın ultra şahinleri nedeniyle yakın bir dönemde mümkün görünmemektedir.
[ Allah Adına Yönetmek ] [ Altan Tan ] [ Sayfa 184 ]
"Laiklik, kamusal alanı dinden ayırdığı için (din ve dünya ayırımı), kamusal alanda dini ve dinden referansı dışladığı için kabul edilemez ve dolayısıyla da laik Müslüman olamaz" diyerek konuyu kestirip atmayın.
Benim şahsi inancıma göre de durum bu şekildedir. Ancak teoride tamamen doğru olan bu durum siyasette büyük bir sorun olarak karşımıza çıkmaktadır.
İslam dünyasında tarihte olmayan ve olmadığı için de bu durumla ilgili fetvaların da bulunmadığı yeni bir sınıf ortaya çıkmış bulunmaktadır, bu yeni sınıf "laik müslümanlar"dır. İslam tarihinde bu konu ile ilgili başvurabileceğimiz bir siyasi fetva mevcut değildir.
[ Allah Adına Yönetmek ] [ Altan Tan ] [ Sayfa 207 ]
Selefi-Vehhabiler başta Sufiler ve Şiiler olmak üzere, kendileri gibi düşünmeyen Müslümanların büyük bir kısmını; "şirk içindeki kafirler" olarak nitelendirir, Kur'an-ı Kerim'deki ayetleri tamamen düz ve çıplak mantıkla yorumlar, en küçük hataları affetmez ve günah işleyenleri tövbe etmediği müddetçe kafir olarak kabul ederler.
Bu kadar sığ ve dar bir anlayışla İslam toplumunu, tüm Müslümanları kucaklamak mümkün değildir.
[ Allah Adına Yönetmek ] [ Altan Tan ] [ Sayfa 209 ]
… Mısır'da Müslüman Kardeşler'e karşı en önemli içeriden (İslami) muhalefeti Selefi Nur Partisi yapmış, İhvan yüzde 41 oy alırken Nur Partisi de azımsanmayacak bir orana ulaşarak yüzde 25 oy almıştır.
Arap Baharı sürecinde Müslüman Kardeşler'i ılımlı İslamı savunmak ve ABD yanlısı olmakla suçlayan Selefiler, Mısır'ın Müslüman Kardeşler'e mensup yasal cumhurbaşkanı Muhammed Mursi'nin ABD destekli darbe ile devrilmesine karşı çıkmadıkları gibi, Suudilerle birlikte darbeye ilk destek verenler oldular.
[ Allah Adına Yönetmek ] [ Altan Tan ] [ Sayfa 210 ]
2011 yılından itibaren tüm İslam ülkelerine yayılan Arap Baharı'nın kısa bir sürede "kara kış"a dönmesinin en önemli sorumlularından biri, rejimlerinin çökmesinden korkarak gelişmeleri içeriden sabote eden Suudilerin liderliğindeki Körfez rejimleridir. Siyonist-Suudi-Neocon ittifakı Ortadoğu'nun her yanını cehenneme çevirmiş bulunmaktadır.
Kısaca belirtmek gerekirse Selefi-Vehhabiler İslam dünyasında; hem itikat ve fikirleri, hem de siyasi yaklaşımları ile ciddi bir sorundurlar.
[ Allah Adına Yönetmek ] [ Altan Tan ] [ Sayfa 213 ]
… CIA'nın eski Ortadoğu bölge şefi Robert Baer'in "İran'ın Önlenemez Yükselişi" kitabında, yeni Ortadoğu'yu kurabilmenin tek yolunun bölgede geniş çaplı bir Şii-Sünni iç savaşı tetiklemekten geçtiğini söylemesi önemli bir örnektir.
"Niye biz (Amerikalılar) ölelim ki?" diyor kısaca eski CIA görevlisi Baer. "Bırakalım Sünni ve Şii Müslümanlar kendi aralarında birbirlerini öldürsünler"
Bu yaranın sürekli olarak kaşınarak kanatılmasından ve Müslümanların büyük acılar çekmesinden en az Batılılar kadar, günümüzdeki Müslüman siyasetçilerle ilim adamları da sorumludur. İktidarlarını sürdürme uğruna bu ateşe Sünnilik, Şiilik ve Vehhabilik üzerinden benzin döken tüm siyasilerin yanısıra; Müslüman şeyh, molla, ayetullah, aydın ve entellektüellerinin de büyük günahları vardır.