Kitap Alıntıları
Kitap Adı: Seküler Aklın Haritası - Modernitenin Tanrısız Ütopya Arayışı
Yazar Adı: Haccac Ali
Yayın Tarihi: Nisan 2023
ISBN: 9786057220646
Haccac Ali bu kitabında modernitenin temelini oluşturan seküler aklın haritasını çıkarmakla kalmaz, ayrıca postmodern dünyadaki seküler metaforların önemini de vurgular. Değerden bağımsızlığı kutsayan, boşlukta salınan, güç uğruna tüm merkezleri tasfiye eden bu metaforlar, kaosun eşiğindeki bir kültürün ürünüdür. Bu bağlamda modernist tek-doğrusal tarih algısı, tarihsel aşamalar ve dönemler algısını desteklemiş ve sekülarizm bir gelenek ve ideoloji hâline gelmiştir. Bununla birlikte, postsekülarizm sosyologların ve felsefecilerin tartıştıkları ve analiz ettikleri bir konu olmaya devam etmektedir.
Sekülarizm tarihsel olarak modern güç kavramının yükselişiyle paraleldir. Bireye inanç ve seçme özgürlüğü vermek için kilise ve devletin birbirinden ayrılması fikri, modern bölgesel ulus-devletin doğuşuyla birlikte ortaya çıkmıştır. Dolayısıyla, ulus-devletin dinî inancın kamusal alandaki yokluğunu, kendini yeni bir tanrıya çevirmek için nasıl manipüle ettiğini fark etmemek mümkün değildir. Devletin varsaydığı egemenlik barış getirmezken, “öteki” ile savaşlar, kamusal alanın mutlak kontrolü çağını getiren sınırsız bir güç kullanma aracı hâline geldi. Sekülerleştirme, kamusal mekanda teknolojinin kullanıldığı, dolayısıyla şehirleşme anlayışının medenileşmekten çok militerleştiği asıl alandır.
Haccac’ın kitabının dikkat çekici yönü diyalojik olmasıdır. Bauman ve Messiri’nin düşüncelerini kıyaslamak, “medeniyetler çatışması”nın sınırlarını aşan fikirlerle ilişkili yeni bir kavramlar haritası yaratmakta ve ortak bir sorun olan modernitenin küresel bir diyalog başlatabilecek şekilde eleştirisini yapmaktadır. Bu özelliği, kitabı önümüzdeki yıllarda bu tür diyalogların bir parçası hâline getirecektir.
[ Seküler Aklın Haritası - Modernitenin Tanrısız Ütopya Arayışı ] [ Haccac Ali ] [ Sayfa 15 ]
Sekularizm, tarihsel olarak modern güç kavramının yükselişiyle paraleldir.
Bireye inanç ve seçme özgürlüğü vermek için kilise ve devletin birbirinden ayrılması fikri, modern bölgesel ulus-devletin doğuşuyla birlikte ortaya çıkmıştır.
Dolayısıyla ulus devletin, dini inancın kamusal alandaki yokluğunu kendini yeni bir tanrıya çevirmek için nasıl manüple ettiğini fark etmemek mümkün değildir.
[ Seküler Aklın Haritası - Modernitenin Tanrısız Ütopya Arayışı ] [ Haccac Ali ] [ Sayfa 17 ]
Bilişsel haritalama projesi, 1980'li yılların sonlarında Amerikalı Marksist eleştirmen Fredric Jameson tarafından, geç kapitalizme ve onun beşeri koşullarımızda yarattığı kafa karışıklığına direnebilecek küresel bir sınıf bilinci yaratmayı hedefleyen sosyalist bir siyasi strateji olarak başlatıldı.
Jameson'un temel argümanı, bizim postmodern dünyadaki konumumuzu, tıpkı şehir sakinlerinin karmaşık kentsel mekanda kendi yerlerini belirleyememeleri gibi haritalayamıyor olduğumuzdur.
[ Seküler Aklın Haritası - Modernitenin Tanrısız Ütopya Arayışı ] [ Haccac Ali ] [ Sayfa 21 ]
... sermaye, insanı karmaşık tarihten ve medeniyetten çıkarıp basit ve tekçi bir doğa dünyasına atan bir mekanizmadır; tekçi ve materyalist doğa yasalarının egemenliğinin mekanizmasıdır.
Bu sebeple sermaye, insanı kutsallıktan çıkarmanın en önemli mekanizmasıdır. Fakat tek mekanizma değildir, pek çok başka mekanizma daha vardır.
[ Seküler Aklın Haritası - Modernitenin Tanrısız Ütopya Arayışı ] [ Haccac Ali ] [ Sayfa 25 ]
İslam, materyalist Prometeus'çu ve Faust'çu duruşu reddeden bir dünya görüşünü temsil eder.
Yeryüzü cennetini kurma yahut tarihin sonunu getirme yahut insanı ve doğayı güçlü olanın hizmetine koşma yerine, insan ve kainat arasında bir denge çağrısı yapar.
[ Seküler Aklın Haritası - Modernitenin Tanrısız Ütopya Arayışı ] [ Haccac Ali ] [ Sayfa 26 ]
Abdülvahab el-Messiri, "Batı Modernitesinde Epistemolojik Çalışmalar" başlıklı kitabında, Batılı seküler modernite hakkındaki ana akım anlayışı yapısökümüne uğratır ve onu "değer yoksunu bir bilim ve teknolojinin kullanılması" olarak tanımlar.
Bu, sadece bilimin ve teknolojinin insan öznelliğinden bağımsızlığını veya din ve devletin ayrılmasını değil, aynı zamanda "bütün değerlerin (dini, ahlaki veya beşeri) hem 'devletten' hem kamusal ve özel yaşamdan, genel olarak da dünyadan ayrılmasını amaçlayan kapsamlı sekülarizmin bir biçimidir.
Bir başka deyişle, değer yoksunu bir dünyanın yaratılması için çabalar.
[ Seküler Aklın Haritası - Modernitenin Tanrısız Ütopya Arayışı ] [ Haccac Ali ] [ Sayfa 28 ]
Messiri, çoğu kelimenin anlamlandırmalarıyla ve etimolojisiyle ilgilenen, fakat yan anlamlarını ve semantik alanının yüzyıllar içinde yaşadığı gelişmeyi ihmal eden yaygın sekularizm tanımlarındaki bir dizi sorunun altını çizer. Nitekim tanımların çoğu, Batı'daki sekularizm tarihi ile ilgilenir, ancak kapsamlı seküler paradigmanın aktüel tezahürlerini görmezden gelirler.
Bir başka deyişle, sekülarizme eşlik eden tüm negatif olgular -emperyalizm, dünya savaşları, totaliter hareketler, yabancılaşma, şeyleştirme, metalaştırma, tüketimcilik, kuralsızlık, nihilizm ve anarşi- dışarıda bırakılır.
[ Seküler Aklın Haritası - Modernitenin Tanrısız Ütopya Arayışı ] [ Haccac Ali ] [ Sayfa 29 ]
Bauman'a göre kapitalizm ile komünizmi birleştiren şey, her ikisinin de modernitenin vaatlerine ve beklentilerine, özel olarak da üretimin yoğunlaşmasına, süper-endüstriyalizme, rasyonel yönetime ve "doğayı kontrol edip Aklın Krallığı'nı ve yeryüzü cennetini kurma" ihtiyacına vurgu yapılmasıdır.
[ Seküler Aklın Haritası - Modernitenin Tanrısız Ütopya Arayışı ] [ Haccac Ali ] [ Sayfa 32 ]
... Bauman, Avner Shapira'ya verdiği bir mülakatta İsrail'in holokostu istismar etmesini ve "özelleştirmesini" eleştirir ve "Yahudiler ancak milliyetçiliklerden özgürleşmiş bir dünyada güvende olabilir ve buna Yahudi milliyetçiliği de dahildir" der.
[ Seküler Aklın Haritası - Modernitenin Tanrısız Ütopya Arayışı ] [ Haccac Ali ] [ Sayfa 38 ]
Kuhn sayesinde iki temel terim Batı Avrupalı söylemde büyük popülerlik kazandı: "Paradigma" ve "Paradigma Değişimi".
Kuhn'un temel iddiası, bilimin yalnızca olguların ve verilerin kademeli birikimi olarak görülemeyeceği, zira büyük ölçüde bilimsel toplulukların otoritesine bağlı olduğudur.
Bilimsel araştırma daha ziyade, bir yönetici paradigmanın (bir bilim insanları topluluğu tarafından paylaşılan, iç içe geçmiş teorik ve metodolojik inançlar bütünü) yön gösterdiği bir "bulmaca çözme" süreci olarak görülmeldir.
Kuhn'un iddiasına göre araştırmacıların yönetici paradigmaya olan güveni kalıcı bir şekilde sarsıldığında, bir krizin varlığını ve paradigma değişimine duyulan ihtiyacı anlamaları beklenir; bir bilimsel devrim ve bir gestalt kayması (gestalt-switch) anıdır bu.
[ Seküler Aklın Haritası - Modernitenin Tanrısız Ütopya Arayışı ] [ Haccac Ali ] [ Sayfa 46 ]
Aydınlanma Bauman tarafından, kültür ve iktidar arasındaki yani modern aydınlarla modern yöneticiler arasındaki bir koalisyon olarak sunulur ve bu modern aydınlar ve yöneticilerden metaforik olarak, ütopya ve mükemmellik arayışında olan bahçıvanlar ve yasa koyucular olarak söz edilir.
Bauman'a göre Avrupa Yahudileri, modernite bahçesini ve mükemmellik idealini tehdit eden devletsiz yabancılar ve otlar olarak tasavvur edilmiştir. Modernite'nin görevi, "halkın korunmasından yani otların aşırı büyümesinin engellenmesinden müteşekkildir".
[ Seküler Aklın Haritası - Modernitenin Tanrısız Ütopya Arayışı ] [ Haccac Ali ] [ Sayfa 47 ]
Postmodernite, piyasa ve güç gibi insan dışı kategoriler veya beden, cinsellik ve haz gibi tek boyutlu kategoriler lehine insanın ölümünü ilan ettiği için hem tarihi hem de göndermeciliği (referentiality) reddeden bir dünya görüşü olarak görülür.
[ Seküler Aklın Haritası - Modernitenin Tanrısız Ütopya Arayışı ] [ Haccac Ali ] [ Sayfa 58 ]
Soyut bir paradigma olarak Aydınlanma'ya çoğu zaman üç temel fikrin yani "doğa", "akıl" ve "ilerlemenin" oluşturduğu bir küme olarak yaklaşılır; bunların üçü de Yahudi-Hristiyan geleneklerinin dayattığı "doğal olmayan" ve "irrasyonel" yüklere karşı rasyonel ve ilerici bir sistem teşkil edebilecek standartlara ve yasalara gönderme yapar.
Yahudi-Hristiyan geleneklerinin aksine rasyonel Aydınlanma, Mesih'in ikinci gelişini ve "cennet bahçesini" beklemeksizin bir mükemmellik durumuna ulaşmanın mümkünlüğünü öngörüyordu.
Bu anlamda Aydınlanma, rasyonalizm ve humanizm idealleriyle ve insanın, kurtuluşun ve insani ilerlemenin temel araçları olarak bilime ve akla güçlü bir şekilde inanmak yoluyla, mutluluğa ve yeryüzü cennetine erişilebileceği yönündeki iyimser inançla ilişkilidir.
[ Seküler Aklın Haritası - Modernitenin Tanrısız Ütopya Arayışı ] [ Haccac Ali ] [ Sayfa 60 ]
Modernite, mütevazi av alanı bekçilerinden ziyade, maceracı, hatta isyancı "bahçıvanları" gerektiriyordu.
Zira bir bahçıvan;
- Eğer kendisinin daimi dikkati ve çabası olmasa, dünyada düzen diye bir şeyin olmayacağını varsayar. Bahçıvanlar, onun ilgisine emanet edilmiş olan arazide hangi türden bitkilerin yetişmesi, hangi türden bitkilerin ise yetişmemesi gerektiğini daha iyi bilirler.
O, arzulanabilir düzenlemeyi önce kafasının içinde yapar, arkasından da bu imgenin araziye işlendiğinden emin olur. Doğru türden bitkilerin yetişmesini sağlayarak ve varlığı tasarımın genel uyumunu bozan -"yabani otlar" diye adlandırılan- davetsiz ve istenmeyen tüm ötekileri söküp yok ederek, önceden düşündüğü tasarımını araziye dayatır.
[ Seküler Aklın Haritası - Modernitenin Tanrısız Ütopya Arayışı ] [ Haccac Ali ] [ Sayfa 65 ]
Bauman, Aydınlanma entellektüellerinin, insanın kurtuluşunu savunmak ve ön yargıyı, cehaleti, batıl inancı ve dogmatizmi ortadan kaldırmak için akla sarıldığını vurgular.
İronik olan ise bunun son tahlilde "yeni bir esarete", "teröre", ve "tekelci bilgiye" yol açmış olmasıdır.
Bauman'a göre kültürel özümsemeyi hedefleyen liberal vizyon, modernitenin temel çelişkilerinden biridir, zira o dönemde "kurtuluş oyunu, aslında hakimiyet oyunudur".
Bu meselenin kalbinde yatan ironi, kurtuluşun bir çeşitlilik, kültürel alışveriş, kültürel yayılma veya çoğulculuk çağrısı değil; tek tiplik, homojenlik ve nüfusun kapsamlı bir şekilde birleştirilmesi çağrısı olmasıdır. Bu yönelim, büyüyen bir "farka karşı hoşgörüsüzlük" ortamına yol açmıştır.
[ Seküler Aklın Haritası - Modernitenin Tanrısız Ütopya Arayışı ] [ Haccac Ali ] [ Sayfa 74 ]
Materyalist ütopyalarda ilerleme metaforu, Batı modernitesinin temel bir bileşeni haline gelmiştir.
Bu metaforun kültürel taraflılığı, geleneksel toplulukların ve yabancı kültürün farklılık hakkının, hatta varlık hakkının inkâr edilmesinde kendisini gösterir, zira Batı, modern kültürü temsil eder ve geri kalanı sözde premodern kültürlere ait olup, yalnızca üç seçeneğe sahiptir: Sömürgeleşme, asimilasyon veya yok edilme.
[ Seküler Aklın Haritası - Modernitenin Tanrısız Ütopya Arayışı ] [ Haccac Ali ] [ Sayfa 76 ]
Les philosophes, "aklın krallığını" tesis etmeyi arzuluyordu, fakat onların "aydın radikalizmlerinin bilgiyi yayma değil, yasallaştırma, organize etme ve düzenleme dürtüsü olduğu" ortaya çıkacaktı.
Bu yüzden Aydınlanma, "bilimin tek ortodoks mezhep, bilim adamlarının ise onun peygamberleri ve rahipleri olarak meşrulaştırılmasıyla yeni tanrısallığın yani doğanın tanrısallığının tahta çıkarılması" açısından son derece hayati önemdeydi.
[ Seküler Aklın Haritası - Modernitenin Tanrısız Ütopya Arayışı ] [ Haccac Ali ] [ Sayfa 77 ]
Toplumun tanrılaştırılması, modernite teorisi olarak sosyolojinin ortaya çıkışıyla, özellikle de Durkheim'ın yazılarıyla tamamlandı.
Bu tanrılaştırma, Fransız toplumsal ve siyasal yaşamının hızlı bir şekilde sekülerleşmesi bağlamında gerçekleşti. Bu süreç o denli kapsamlıydı ki, toplumun iradesi "ahlaki buyruklar için yeterli oran" haline geldi. Toplum ahlakın yegane temeli, ölçüsü ve otoritesi oldu.
Tanrı'ya olan "özgürleştirici teslimiyet"in yerini, toplum hakimiyetine olan "özgürleştirici teslimiyet" aldı.
Bu bağlamda Tanrı, Nietzsche'nin söylediği gibi ölmemiştir; sadece marjinalize edilmiş, yerini yeni bir otorite almıştır.
[ Seküler Aklın Haritası - Modernitenin Tanrısız Ütopya Arayışı ] [ Haccac Ali ] [ Sayfa 81 ]
Eski Marksist entellektüel Messiri, adaletsizliğe ve sömürüye karşı çıkan ve yazıları "insanın özü", "yabancılaşma", hatta "aşkınlık" gibi terimlerle dolu olan Marks'ın, Hindistan'ın İngilizler tarafından; Engels'in de Cezayir'in Fransızlar tarafından sömürgeleştirilmesini alkışlarken sergiledikleri rezalete dikkatimizi çekmesi bizi şaşırtmaz.
Messiri'nin hem kapitalist hem de Marksist versiyonlarıyla ilerleme nosyonuna getirdiği eleştiri, onu Marksizme olan bağından koparır ve Batılı emperyal mirasın ve İsrail işgalinin orta yerindeki bir Arap Müslüman olarak kültürel taraftarlığa daha fazla yakınlaştırır.
Dolayısıyla Messiri'nin, siyonistlerin tüm Filistin'e uygulanan adaletsizlik ve baskıyı, çölü yeşile çevirdiklerini ileri sürüp meşrulaştırdıklarında, siyonizmi materyalist ilerleme ideolojisinden ayrı tutmaması hiç şaşırtıcı değildir.
[ Seküler Aklın Haritası - Modernitenin Tanrısız Ütopya Arayışı ] [ Haccac Ali ] [ Sayfa 94 ]
Voegelin ve Bauman gibi Messiri de, moderniteyi kısmi içkincilikle (kısmi sekülarizm) başlayan ve kapsamlı içkincilikle (kapsamlı sekülarizm) tepe noktasına ulaşan bir paradigmatik silsile olarak gördü.
Hareketi ve tarihin sonunu ister manevi ister maddi olsun tek bir güce atfeden her türlü indirgemeci ve tekçi paradigmayı reddetti.
Messiri, bütün bir içkinleşme/modernleşme/sekülerleşme sürecini, Tanrı'nın bir bütün olarak tüm insanlıkta (hümanizm ve tekbenci özne), bir halkta(ırkçılık ve emperyalizm), bir liderde (faşizm) ve doğada (panteizm) seküler tecessümü şeklinde gördü ve başka tecessümler ve imleyenler de olduğunu ileri sürdü.
[ Seküler Aklın Haritası - Modernitenin Tanrısız Ütopya Arayışı ] [ Haccac Ali ] [ Sayfa 101 ]
Bauman'na göre Batı modernitesinin gelişi, "evrensel tarihte radikal bir kopuş" olarak tasavvur ediliyordu.
Batı yani bu soyut topluluk, kendisini "tarihin 'telos'unun yorumu için referans noktası" olarak görüyor, "kendisini çevreleyen mekanı sömürgeleştirdiği gibi geleceği de sömürgeleştirme" hakkı ve meşruiyetini kendisine veriyordu.
Bütün öteki mekanlar ve zamansallıklar kalıba dökülecek, şekillendirilecek, eğitilecek ve yetiştirilecek nesnelerden ibaret hale gelmişti. Bu misyon gücünü ve sürekliliğini, bütün öteki dünyeviliklerin kendisinin "gecikmiş, az gelişmiş, olgunlaşmamış, eksik yahut deforme olmuş, sakatlanmış, çarpıtılmış" alt safhaları veya versiyonları olduğu iddiasından türetiyordu.
[ Seküler Aklın Haritası - Modernitenin Tanrısız Ütopya Arayışı ] [ Haccac Ali ] [ Sayfa 102 ]
Batı medeniyeti tahakküm için verdiği mücadelesini; barbarlığa karşı insanlığın, cehalete karşı aklın, önyargıya karşı nesnelliğin, çürümeye karşı ilerlemenin, batıl inanca karşı hakikatin, büyüye karşı bilimin, tutkuya karşı rasyonelliğin kutsal savaşı olarak telaffuz etti.
Kendi yükselişinin tarihini, kademeli fakat amansız bir şekilde doğanın insan üzerindeki efendiliğinin yerini, insanın doğa üzerindeki efendiliğinin alması olarak yorumladı.
[ Seküler Aklın Haritası - Modernitenin Tanrısız Ütopya Arayışı ] [ Haccac Ali ] [ Sayfa 107 ]
Holokost terimi, Yahudilerin 1290'da İngiltere'den, 1340'da Fransa'dan veya 1492'de İspanya'dan sürülmesi gibi, Avrupa'da karşı karşıya kaldığı sürgünler için kullanılmaz.
Bu sürgünler yalnızca, Hristiyanlığa dönmek yoluyla kaçınılabilecek olan felaket nitelikli bir eziyet olarak görülüyordu.
[ Seküler Aklın Haritası - Modernitenin Tanrısız Ütopya Arayışı ] [ Haccac Ali ] [ Sayfa 109 ]
Avrupa'nın medenileştirici misyonu hakkındaki mit, rasyonalitenin etik normlardan veya ahlaki kısıtlamalardan kurtulmasına dayanır; dolayısıyla bütün insanlar bu dünya görüşünün kurbanı olabilir:
"Bu sebeple, kişinin ahlaki bütünlüğüne zarar vermeden veya ahlaki çöküşe yakın bir yere gelmeden, Hiroşima'ya veya Dresden'e bomba atan bir pilot olmak, bir güdümlü füze üssünde verilmiş vazifelerde zirveye tırmanmak ve daha da yıkıcı nükleer savaş başlığı türleri tasarlamak mümkündür".
[ Seküler Aklın Haritası - Modernitenin Tanrısız Ütopya Arayışı ] [ Haccac Ali ] [ Sayfa 111 ]
Amerika Birleşik Devletleri'nde de durum farklı değildi.
1907-1928 yılları arasında 21 eyalet, ilerleme ve genetik kusurların ortadan kaldırılması adına, "suçluları, tecavüzcüleri, ahmakları, geri zekâllıları, embesilleri, sapkınları, ayyaşları, uyuşturucu bağımlılarını, saralıları, frengilileri, ahlaki ve cinsel sapıklık içinde olanları ve hastalıklı ve yozlaşmış kişileri" kapsayan soy arıtımına yönelik kısırlaştırma kanunları çıkardı.
[ Seküler Aklın Haritası - Modernitenin Tanrısız Ütopya Arayışı ] [ Haccac Ali ] [ Sayfa 113 ]
Bauman ırkçılığın modern rolünün "faydasız varlıkların ya da değersiz yaşamların güç yoluyla ortadan kaldırılması" olduğunu; soy arıtımı, kafatası bilimi ve fizyonomi temelli bilimsel ırkçılığın, Nazi dünya görüşünü beslediğini; mükemmel toplumun düzenleyicisi Nazi tasarımcılarının, değerli ve değersiz olarak insan hayatının ikiye bölünmesine yardımcı olduğunu, bunlardan ilkinin "sevgiyle yetiştirilecek ve yaşam alanı sağlanacak bir tür", ötekinin ise "mümkün olduğunca uzak durulacak veya -uzak durmak imkansız olduğunda- imha edilecek bir tür" olarak görüldüğünü savunur.
Bizzat Hitler, Yahudi sorununu ele alırken, misyonunun zararlı böceklerin imha edilmesi olduğunu ilan ettiğinde bu yönelimi benimsemiştir. İnsanlığından soyutlanan ve bir parazit olarak yeniden tanımlanan Yahudi, artık bir ahlaki değerlendirme nesnesi değildir.
[ Seküler Aklın Haritası - Modernitenin Tanrısız Ütopya Arayışı ] [ Haccac Ali ] [ Sayfa 123 ]
Messiri, modernitenin sonuçlarını haritalarken, tam kontrol ve mutlak mükemmeliyet arayan bütün kapalı sistemlere karşı eleştireldir:
Marksizm ve onun hiçbir çatışma ve çelişki tezahürünün olmadığı komünist bir toplum çağırısı; liberalizm ve onun bilim ve teknolojiyi insanların arzularını hoşnut etmek için kullanma arzusu; Nazizm ve onun tam kontrol ve mükemmel rasyonalizasyon hayali; Yeni Dünya Düzeni ve onun kültürler arasındaki farkları görmezden gelen evrensel bir doğa kanununa erişme tutkuları; nihayet siyonizm ve onun tıpkı Nazizm gibi kan, toprak ve halkı ilahlaştırması.
[ Seküler Aklın Haritası - Modernitenin Tanrısız Ütopya Arayışı ] [ Haccac Ali ] [ Sayfa 123 ]
Messiri'nin bilişsel haritası, her zaman İsrail'i Batı emperyalizmiyle ilişkilendirir; zira bu vizyon, Filistinlilerin ve Arapların çıkarlarına aykırı olarak Yahudi topluluklarına verilen İngiliz desteğine (1917 tarihli Balfour Deklarasyonu), 1956 yılında Mısır'a saldırdığı zaman İsrail'e verilen İngiliz-Fransız desteğine, Amerika'nın şu anda Irak ve Afganistan'daki işgallerine ve İsrail'in Filistin'i işgal etmesine körü körüne destek vermesine tanık olmuş coğrafi, tarihsel ve kültürel koşulların bir parçasıdır.
[ Seküler Aklın Haritası - Modernitenin Tanrısız Ütopya Arayışı ] [ Haccac Ali ] [ Sayfa 129 ]
Messiri Balfour Deklerasyonu'ndan bir siyasi transfer örneği olarak söz eder, zira bu deklerasyon, kalan Yahudilerin "Batı medeniyetinin çıkarları ve amaçlarına hizmet edecek şekilde kullanılmak üzere" Avrupa'dan Filistin'e transfer edilmesini amaçlamıştır.
[ Seküler Aklın Haritası - Modernitenin Tanrısız Ütopya Arayışı ] [ Haccac Ali ] [ Sayfa 131 ]
Les philosophes'in temel iddiası, daha fazla eğitimin kaçınılmaz olarak daha fazla rasyonellik ve daha fazla hoşgörüye yol açacağı şeklindeydi.
Ancak Karen Armstrong'a göre bu iddia "Mesihçi fanteziler kadar ütopik"ti; seküler ideolojiler ise "Nazi holokostunda ve Sovyet gulaglarında açıkça görüldüğü gibi, eski dini bağnazlıklar kadar cani"ydi.
[ Seküler Aklın Haritası - Modernitenin Tanrısız Ütopya Arayışı ] [ Haccac Ali ] [ Sayfa 132 ]
... postmodern siyasi devlet, entellektüel seferberliğe pek ihtiyaç duymaz ve bunun yerine, zorlamanın rasyonel tekniklerine, herkesi kuşatan (panoptik) bir kontrole ve piyasanın çekiciliğine dayanır; bu yüzden de devletten, artık kültürün, entellektüellerin tekelindeki bir otorite alanı olması beklenmez.
[ Seküler Aklın Haritası - Modernitenin Tanrısız Ütopya Arayışı ] [ Haccac Ali ] [ Sayfa 138 ]
Bauman'ın postmodernite hakkındaki yazılarında beş temel ilke ve rol saptanabilir.
- (1) Dünyanın çoğulluğunun kabul edilmesi;
(2) Belirsizliğin üstesinden gelme yönündeki modern dürtüden kararlı bir şekilde kurtuluş;
(3) Modernitenin başlangıçtaki projesinin gerçekleştirilemezliğinin kabulü;
(4) Düşman güçlerin geçici dengesinden ziyade barış içinde bir arada yaşamanın mümkün olduğuna inanç;
(5) "Ulus, kan ve toprak" üçlemesinin yerine yeni bir üçleme olan "özgürlük, çeşitlilik ve hoşgörü" üçlemesinin yüceltilmesi.
[ Seküler Aklın Haritası - Modernitenin Tanrısız Ütopya Arayışı ] [ Haccac Ali ] [ Sayfa 145 ]
Modernite aynı zamanda yeni otorite olan "ulusu", dolayısıyla da vekaleten onun adına konuşma ve davranma iddiasında bulunan insan yapımı kurumları ilahlaştırdı ve kutsadı.
"Kutsal" olan çok fazla reddedilmeyip, "zorla ele geçirme"nin hedefi haline getirildi: Farklı bir yönetimle yeri değiştirilip, yeni ortaya çıkan ulus devletin hizmetine sunuldu.
Aynı şey şehit için de gerçekleşti: Şehit, artık yeni bir isimle, "kahraman" ismiyle ulus devlet tarafından yüceltildi.
[ Seküler Aklın Haritası - Modernitenin Tanrısız Ütopya Arayışı ] [ Haccac Ali ] [ Sayfa 162 ]
İslami bir perspektiften bakıldığında, biz bu dünyaya alıp satmak için değil, erdemli davranışı emredip ölçüsüzlüğü yasaklamak için geldik.
Onur ve haysiyet, Müslümanların zihninde bir ağırlığa sahiptir ve İslami dünya görüşü bir Müslümanı, iki ana alan olarak ekonomi ve cinselliğe indirgemediği gibi, bu iki temel alanın maddeye indirgenmesini de reddeder.
Bir Müslüman tek boyutlu sıradan bir insan değil, kendisini ve gelecek nesilleri gözetmesi için Allah'ın doğada (yeryüzünde) vekil kıldığı bütünleşik bir beşeri varlıktır.
[ Seküler Aklın Haritası - Modernitenin Tanrısız Ütopya Arayışı ] [ Haccac Ali ] [ Sayfa 170 ]
Siyonizm, beşerî meta-anlatısına olan inancı reddeden küçük anlatıların ideolojisidir. Bir siyonist, Filistin'deki Yahudi haklarıyla ilgili vizyonunu, sonsuza kadar hatırlanacak diaspora duygusuna ve siyon özlemine dayandırır; bu yüzden de küçük anlatısının sınırları içinde yaşar.
Filistinlilerin Filistin'deki varlığı ve bağlılığı bu anlatının dışında kaldığı için, [siyonist] anlatıların bir meşruiyeti hatta bir varlığı bile yoktur.
[ Seküler Aklın Haritası - Modernitenin Tanrısız Ütopya Arayışı ] [ Haccac Ali ] [ Sayfa 171 ]
Siyonizm bu emperyal haritanın istisnası değildir, zira siyonist eylem büyük ölçüde karmaşık gerçekliğe ve onu çevreleyen çelişkilere verilen doğrudan bir yanıt yerine, güce, mitlere, umutlara, korkulara ve ilahi vaatlere dayanan siyonist bilişsel harita tarafından belirlenir.
Messiri her zaman, İsrail'in bir Yahudi devleti değil, iki ana pragmatik ve işlevsel amaca hizmet eden yerleşimci, sömürgeci ve yağmacı bir devlet olduğunu savunur:
Bu amaçlar, Avrupa'yı fazlalık olarak görülen Yahudilerden kurtarmak ve Batı emperyalizminin çıkarlarına hizmet eden işlevsel bir devlet olarak çalışmaktır.
[ Seküler Aklın Haritası - Modernitenin Tanrısız Ütopya Arayışı ] [ Haccac Ali ] [ Sayfa 175 ]
Messiri'ye göre katı rasyonel materyalizm, insanın ve doğanın tanrılaştırılması ile başlamış, ancak trajik bir şekilde insanın yabancılaşması ve ontolojik kayıpla sonlanmıştır.
[ Seküler Aklın Haritası - Modernitenin Tanrısız Ütopya Arayışı ] [ Haccac Ali ] [ Sayfa 181 ]
Kavranıp incelenecek uygun bir kavramsal ağa ihtiyaç duyan alışılmamış bir deneyim durumunda, metaforlar inanılmaz derecede önemli bir hizmet sunar: Tahayüle ve anlamaya hizmet ederler. Tahayyülün vazgeçilmez iskeleleri ve belki de anlamanın en etkili araçlarıdırlar.
[ Seküler Aklın Haritası - Modernitenin Tanrısız Ütopya Arayışı ] [ Haccac Ali ] [ Sayfa 192 ]
Tarihin sonunu ilan edenlerin, fikirlerini dar bir bilimsel görüşe dayandırdıklarını ve bir katı nedensellik kavramı çevresinde hareket ettiklerini fark ediyoruz. Onlar, bilimin kapsamlı, tam ve kesin bilgiye ulaştıracağını hayal ediyorlar.
Ancak ironik bir şekilde bu hipotezlerin, doğal olguların belirsizliğini ve bilimlerin fiziksel kesinlikten yoksunluğunu giderek artan düzeyde fark eden bilimsel çevrelerde inandırıcılıklarını kaybettiğini görüyoruz.
[ Seküler Aklın Haritası - Modernitenin Tanrısız Ütopya Arayışı ] [ Haccac Ali ] [ Sayfa 193 ]
Hegel'ci düşünce, gerçekliği yalnızca tarihin sonu fikriyle bağlantılı olarak düşünür: Mutlak aklın doğada somutlaştığı, hatta tecessüm ettiği ve genel yasanın tarih içinde gerçekleştiği bu zaman, diyalektiğin ve insanların acılarının sonu anlamına gelen, insanın bütün sorunlarına nihai çözümler bulacağı ve her şeyi tam olarak kontrol altına alacağı bir zamandır.
Ancak bu durumun ironilerinden biri, mutlak kontrol anının bizzat kendisinin, basitçiliğin karmaşıklık üzerindeki, tek boyutluluğun çok boyutluluk üzerindeki ve doğal olanın beşeri olan üzerindeki zaferini ilan edecek olmasıdır.
[ Seküler Aklın Haritası - Modernitenin Tanrısız Ütopya Arayışı ] [ Haccac Ali ] [ Sayfa 195 ]
Ben hemen hemen bütün yazılarımda, "les philosophes"dan ve öteki Batılı filozaflardan, varoluşumuzun karmaşık gerçekliği hakkında tekçi ve basitleştirici yorumu savunmuş materyalistler olarak bahsetmeyi tercih ediyorum.
Thomas Hobbes, doğa durumunun herkesin herkese karşı yürüttüğü bir savaş durumu olduğunu ve insanın kardeşi olan insanın kurdu olduğunu söylediği zaman, belki de materyalist rasyonalizme içkin olan karanlık tezleri ilk tanımlayan kişi oldu. Buna göre insanlar arasındaki toplumsal sözleşme, onların fıtratlarından kaynaklanan bir iyiliğin ürünü değil, birbirlerinden aşırı derecede korkmalarının ve hayatta kalma arzusunun ürünüydü.
Machiavelli bu konuda Hobbes'a katılır.
Spinoza ve Newton ise tamamen mekanik bir dünya tanımlamışlardır. Buna göre benlik evrenin mekanik hareketinin içinde çözülür.
John Locke aklı, üzerinde izlenimlerin bilgi olarak biriktiği boş bir levha olarak tanımlamıştır.
Bentham, insan ahlakının yalnızca onun motivasyonlarına ve içgüdülerine bağlı olduğunu ifade eder.
Marquis de Sade, Darwin ve Freud gibileri ise, insanın içinde pusuda gizlenmiş bir kurt olduğunu ve onun medenileşmiş benliğinin, bu iç karanlığı gizleyen kırılgan kabuktan başka bir şey olmadığını savunmuşlardır.
Jung, bireysel bir benlik olmadığına, orjinal paradigmalar yüklenmiş kollektif bir yapının varlığına inanmıştır.
Nietzsche, benliği "zayıfların güçlülerin masumiyetini ve kendiliğindenliğini boğmak üzere kullandığı bir hile" olarak tanımlamak suretiyle, karanlık Aydınlanma'nın temellerini netleştirmiştir. Bu, varlık dünyasındaki varoluşun sabitliği hakkında yanıltıcı idealler oluşturur. Kişi bunu ister bir maske, mit veya peri masalı, ister ideoloji ya da dilsel uydurma olarak adlandırsın, benlik gerçek değildir.
Marks, insancıl olmayan materyalist anlarında, büyük ölçüde benzer bir pozisiyonu benimsemiştir. O da, bağımsız beşeri benliğin bir yanılsama olduğunu ve bağımsız bireysel görüntünün arkasında, süregiden sınıf mücadelelerinin ve üretim araçlarının yattığına inanmıştır.
[ Seküler Aklın Haritası - Modernitenin Tanrısız Ütopya Arayışı ] [ Haccac Ali ] [ Sayfa 197 ]
Vardığım sonuç, Batı düşüncesinin iki ana metafor veya paradigma üzerinden anlaşılabileceği oldu: Mekanik ve organizmacı.
Bunlardan ilki beşeri toplumu kendi kendine yeterli bir makineye benzetirken, ikincisi beşeri varlıkları veya bütün bir beşeri varoluşu bir bitki veya hayvana benzetir.
Ancak her iki metafor da, onun kendi kendini oluşturduğunu ve kendi kendine işlediğini savunan materyalist bir paradigmaya aittir.
Newton'un ve mekanist felsefenin savunduğu mekanik metaforun yerini ondokuzuncu yüzyılda organik metafor alsa da, materyalist paradigma aynı kaldı.
Darwin, insanın evrim zincirinde tek bir halka olarak ortaya çıktığını, ilahi bir kökenden değil, biyolojik evrim kanunlarına uygun bir şekilde, maymun soyundan geldiğini söyledi.
Onu izleyen Marks ve Adam Smith, toplumun temel olarak, ekonomik maddi belirleyicilerin yönettiği bir çatışma olduğunu ileri sürdü.
Daha sonra gelen Freud, bilinçli ve bilinçsiz olanlara mekanik ve biyolojik hareketin hakim olduğunu ve bizi yönlendirenin esas olarak bilinçsiz olan olduğunu, onu yönetenin ise cinsellik gibi karanlık güçler olduğunu ilan etti. Bizim yalnızca maymundan gelmekle kalmadığımızı, aynı zamanda maymunun derinliklerimizde bir yerde gizli olduğunu ve yaptığımız her şeye hakim olduğunu savundu. Freud ayrıca, bizim hiçbir zaman kendi içimizdeki hakikatin farkına varmadığımızı, sadece hakikat gibi görünen şeyin farkına vardığımızı ileri sürdü.
[ Seküler Aklın Haritası - Modernitenin Tanrısız Ütopya Arayışı ] [ Haccac Ali ] [ Sayfa 205 ]
... bizim modernite hakkındaki kavramsal haritamızı sunmamızın en iyi yolu, iki önemli anekdottur.
Bunlardan biri, bir zamanlar kendisine, Fransız güçlerinin ülkesine modern Batı medeniyetini yaymak için geldiği söylenen Cezayirli bir "şeyh" hakkındadır.
Şeyhin bu söze yanıtı kısa ve ifşa edicidir: "Öyleyse, neden bütün bu cephaneyi beraberlerinde getirdiler?".
Şeyh, Batılı emperyalist modernite ile bu modernitenin içinden çıktığı çatışma çerçevesi arasındaki ilişkiyi daha işin başında algılamıştır. Bu ifşaat o zamandan bu yana pek çok kişi tarafından da algılanmıştır.