Kitap Alıntıları

KİTAP ALINTILARI

Kitap Adı: Diken ve Karanfil - Filistin'in Bilinmeyen Hikayesi
Yazar Adı: Yahya İbrahim Sinvar
Yayın Tarihi: Mayıs 2024
ISBN: 9786258484366

“Bu kitap temelde gerçeklere dayanıyor olsa da anlatılanlar ne yalnızca benim ne de belli bir şahsın hikâyesidir. Her Filistinlinin metinde geçen olaylarla şu ya da bu şekilde bir bağı vardır. Bu eserdeki hayal gücü, sadece bir romanın gerektirdiği şartları sağlamak için, belli başlı kişiler etrafında şekilleniyor. Geriye kalan her şey, gerçek vakalardan izler taşıyor. Anlattıklarımın hepsini ya bizzat yaşadım ya da onlarca yıldır sevgili Filistin topraklarında bunları bire bir yaşayanların ağzından dinledim.”
Yahya İbrahim Sinvar / Bi’rü’s-Seb’e Zindanı, 2004
Yahya Sinvar, çeyrek asırlık hapishane günlerinde kaleme aldığı “Diken ve Karanfil” adlı bu eserinde; şahsî hatıralarını, acılarını ve umutlarını, Filistin halkının benzersiz ve upuzun hikâyesiyle iç içe aktarıyor.
Roman özellikleri taşımasının yanında bir otobiyografi yahut hatırat olarak da okunabilecek eserde, 1967’deki Altı Gün Savaşları’nda yaşanan ağır yenilgiden, Aksâ İntifadası’nın bölgeyi sarstığı 2000’li yıllara kadarki süreçte Filistin halkının kesintisiz ve çok yönlü mücadelesinin temel ve kritik aşamaları ele alınıyor. İşgal zindanlarında ve esaretin karanlığında, gardiyanların gözlerinden ve cellatların kirli ellerinden gizlenmeyi başararak gün yüzüne çıkan kitapta; ardı arkası gelmeyen saldırılar, göçler, acılar, mahrumiyetler, özlemler, kıyımlar ve ara sıra yüzleri güldüren sevinçler, içeriden bir gözle ve cerbezeli bir anlatımla sunuluyor.


[ Diken ve Karanfil - Filistin'in Bilinmeyen Hikayesi ] [ Yahya İbrahim Sinvar ] [ Sayfa 18 ]

Güneş yavaş yavaş batıyordu. Gündüzün aydınlığı çekiliyor ve sığındığımız hendeği gitgide gecenin karanlığı dolduruyordu.
Biz küçüklerin içini korku sarmıştı. Huzursuzduk.
Dışarı çıkmak için harekete geçiyorduk ama annem ve amcamın eşi bizi engelliyorlardı. Çıkmaya tekrar tekrar yelteniyorduk. En sonunda annem ve amcamın eşi bize bağırmak zorunda kaldılar: "Çocuklar, dışarıda savaş var, savaş! Savaşın ne olduğunu bilmiyor musunuz?".
O zaman savaşın ne olduğunu bilmiyordum tabi. Ama normal olmayan, korkutucu, karanlık ve boğucu bir şey olduğunu anlamıştım.


[ Diken ve Karanfil - Filistin'in Bilinmeyen Hikayesi ] [ Yahya İbrahim Sinvar ] [ Sayfa 21 ]

Günler sonra ilk defa açık havayı tenefüs ediyordum. Ama barut kokan ve etrafımızda yıkılan evlerden kalkan tozların karıştığı bir havaydı bu.
Annem beni eve sürüklemeden önce bir süre etrafıma baktım. Her tarafta yıkılan yerleri gördüm. Bombardıman sonucu komşularımızın çoğunun evi yıkılmıştı. Bizim evimiz ayaktaydı, herhangi bir zarar görmemişti. Eve girdik. Dedem bizi kucakladı. Teker teker hepimizi öptü.
Bizi sağ salim gördüğü için Allah'a hamd ediyordu.


[ Diken ve Karanfil - Filistin'in Bilinmeyen Hikayesi ] [ Yahya İbrahim Sinvar ] [ Sayfa 23 ]

Kısa bir süre sonra, işgal kuvvetlerinden büyük bir birlik görünmeye başladı.
Ellerinde tüfekleriyle teker teker evlere girip onsekiz yaşından büyük olup da okulda toplanma emrine uymayan erkekleri aramaya başladılar.
Birini gördükleri zaman tereddüt etmeden üzerine kurşun yağdırıyorlardı.


[ Diken ve Karanfil - Filistin'in Bilinmeyen Hikayesi ] [ Yahya İbrahim Sinvar ] [ Sayfa 24 ]

Bu gruptan on beş kişi seçilmiş ve duvarın önünde dizilmişlerdi.
Ardından istihbarat subayı bir grup askere emir verdi. Askerler silahlarını alıp yere çöktüler. Ardından duvara dizilen adamlara ateş etmeye başladılar. Adamların cansız bedenleri bir bir yere yığılıyordu. Terden sırıl sıklam olan diğerlerini ise, arkadan ellerini ve gözlerini bağlayarak; onları Mısır sınırına götürecek bir otobüse bindirdiler.


[ Diken ve Karanfil - Filistin'in Bilinmeyen Hikayesi ] [ Yahya İbrahim Sinvar ] [ Sayfa 46 ]

Belirsiz gelecekten endişeliydiler.
Durum acaba böyle devam eder mi? Yoksa işgal daha büyük bir kuvvetle kampa girmeye mi kalkışır? Topa mı tutar kampı, içindeki halkın başına yıkıp yakar mı?
Görüşler farklıydı ama direnmenin kaçınılmaz olduğuna ilişkin görüş baskın çıkıyordu. "Kaybedecek neyimiz var?" diyorlardı.
Bütün konuşmalar, "Sahip olduğumuz tek şey prangalarımız ve şu barınaklarımızdır. Neden korkacakmışız? Be adam, Allah'a yemin ederim, izzet ve şerefle geçen bir dakikalık hayat, işgal askerlerinin postallarının altındaki bin senelik hayattan daha iyidir" sözleriyle bitiyordu.


[ Diken ve Karanfil - Filistin'in Bilinmeyen Hikayesi ] [ Yahya İbrahim Sinvar ] [ Sayfa 63 ]

Gazze'deki direnişin durumu, gözle görülür bir şekilde Batı Şeria'daki direnişten daha iyiydi.
Bunun başlıca sebebi; Arap rejimlerinin Filistin'e karşı omuzlarındaki sorumluluklarını hafifletmek için zamanında kurmuş oldukları ve Filistin Kurtuluş Ordusu adını verdikleri teşkilata mensup birliklerden bazılarının Gazze'de bulunmasıydı.
Bu ordu 1967 savaşında dağılmış, bazı savaşçıları şehit olmuş, bazıları Mısır'a geçmiş veya geçmeleri sağlanmıştı. Bazıları ise Gazze'de kalmış ve direnişi başlatan Halk Kurtuluş güçlerini oluşturmuşlardı.


[ Diken ve Karanfil - Filistin'in Bilinmeyen Hikayesi ] [ Yahya İbrahim Sinvar ] [ Sayfa 70 ]

Bu konuşmalardan, bölgede (El-Halil) yaşayan insanların direnişin gerekliğine ve bunun bir yarar sağlayacağına inanmadıkları anlaşılıyordu.
Direniş için yapılacak herhangi bir çabanın yarardan çok zarar getireceğini söylüyorlardı. Onlar için en önemli şey, hayat standardlarının yükselmesi, ekonomik durumlarının iyileşmesi, kazançlarının artması ve servetlerinin büyümesiydi.
Bahaneleri de her zaman hazırdı: "Onca şamata ve propagandaya rağmen koskoca Arap orduları İsrail ordusu karşısında tutunamadılar. Şu basit silahları ve sınırlı imkânlarıyla bir avuç fedai mi İsrail ordusu karşısında duracak?".


[ Diken ve Karanfil - Filistin'in Bilinmeyen Hikayesi ] [ Yahya İbrahim Sinvar ] [ Sayfa 82 ]

Dozer, bir canavarmış ve avının kemiklerini öğütüyormuş gibi evleri öğütmeye başladı.
Bir anda kendilerini yeniden sokaklarda evsiz, barksız bulan yüzlerce adamın, kadının ve çocukların evlerinin yıkılışını izlerken yürekleri parçalanıyordu.
Dozer kampta bir o yana, bir bu yana gidip geliyordu. Her bir gidiş gelişinin ardından bir adam yıkılıyor, saçını başını yolan dizlerini döven bir kadın düşüp bayılıyordu. Çocuklarının başını sokabileceği bir çatının kalması için kendini dozerin önüne atan başka bir adamsa askerlerin darbeleriyle kanlar içerisinde kalıyordu.


[ Diken ve Karanfil - Filistin'in Bilinmeyen Hikayesi ] [ Yahya İbrahim Sinvar ] [ Sayfa 97 ]

Genel anlamda halkın ekonomik durumunun iyileşmiş olmasının yanında direnişte devam ediyordu. Denizin dalgaları gibi bir yükseliyor, bir diniyordu.
Çünkü direniş hiçbir zaman sadece halkın maddi durumu ile irtibatlı olmadı, bilakis daha çok vatanseverlikle ve millete karşı görev bilinciyle ilgiliydi.
Ayrıca zorlu şartlar, adeta kıstırılmış durum, söz konusu duyguları iyice billurlaştırıyordu.


[ Diken ve Karanfil - Filistin'in Bilinmeyen Hikayesi ] [ Yahya İbrahim Sinvar ] [ Sayfa 100 ]

Gençlerin dördü de ilk defa duydukları bu konuşmanın etkisiyle hiç ses çıkarmadan dinliyorlardı.
Din ile vatanseverlik arasında kurulan bu ilginç bağ hoşlarına gitmişti. Bu ilginç bağlantıyı daha önce hiç duymamışlardı.
Gerçekten Filistin topraklarında son zamanlara kadar memleketin realitesiyle ilgisi olmayan, vatan derdi çekmeyen şeyhlere veya dindarlara, yahut din ile dindarlıkla alakası olmayan vatanseverlere ve fedailere tanık olunuyordu öteden beri.


[ Diken ve Karanfil - Filistin'in Bilinmeyen Hikayesi ] [ Yahya İbrahim Sinvar ] [ Sayfa 105 ]

İlk günler kapkara, ağır ve kederli geçti. Fakat ne kadar büyük olursa olsun başımıza gelen her felakete karşı duracak, ona göre davranacak güçte olduğumuzu anlamıştık.
Sadece ilk saatleri ilk günleri geçirmek, sonra da işin normale döndüğünü görmek gerekiyor. Geçmişte yaşadığımız her felaket gibi.
Şu anda önemli olan bütün planlarımızın iptal olduğuydu. En azından ertelenmişti.


[ Diken ve Karanfil - Filistin'in Bilinmeyen Hikayesi ] [ Yahya İbrahim Sinvar ] [ Sayfa 107 ]

Onur gününden sonra Ürdün kralı Hüseyin çıkıp "hepimiz (Filistin) fedaileriyiz!" dedi. Bunun üzerine Arap devletlerindeki bütün mülteci kamplarında binlerce Filistin'li, el-Fetih hareketinin bürolarına akın ettiler.
Onur gününde elde ettikleri zaferin verdiği gururla hareketin saflarına katılmak istiyorlardı.
Filistin devrimi artık Ürdün'de ve diğer Arap ülkelerinde kökleşmeye, ayağa kalkmaya başlamıştı. Hareketin komutanları, liderleri, özellikle Yasir Arafat, Arap başkentlerinde görkemli törenlerle karşılanıyorlardı.
Özellikle Kahire'de Arap milletinin lideri kabul edilen Cemal Abdunnasır nezinde büyük itibar görüyorlardı.


[ Diken ve Karanfil - Filistin'in Bilinmeyen Hikayesi ] [ Yahya İbrahim Sinvar ] [ Sayfa 108 ]

... Filistinlilerin Ürdün'de güçlenmesinin kral Hüseyin'i huzursuz ettiğinden kuşku yoktu. Bundan daha tehlikelisi ise, bazı fedailerin halkın duygularını, hassasiyetini dikkate almayan hareketleriydi. Hatta bazıları, bu hassasiyetleri ciddiye almamakta son derece ileri gidiyordu. Bu da Filistin devrimiyle kral arasında bir sürtüşmenin patlak vermesinin gerekçesi olarak kullanılabilirdi.
... Bir gün beklenmedik bir şekilde çatışmaların başladığına dair haberler geldi. 1970 Kara Eylül olayları başlamıştı. Olaylar günden güne büyümüş ve bütün bölgede yankılanan gerçek bir çatışmaya dönüşmüştü.


[ Diken ve Karanfil - Filistin'in Bilinmeyen Hikayesi ] [ Yahya İbrahim Sinvar ] [ Sayfa 112 ]

Yetmişli yılların başında, general Ariel Şaron tarafından 101 nolu birlik kuruldu. Birliğin komutanı binbaşı Mair Dacin adlı bir subaydı. Birlik kırmızı bereleriyle tanınıyordu. Halk onlara "kırmızı külahlılar" diyordu. Özel bir birlikti ve çok özel bir eğitimden geçirilmişlerdi.
Bu birlik kampların sokaklarında, şehrin dışındaki narenciye bahçeleri arasında devriye geziyor ve kımıldayan, şüpheli gördükleri her şeye ateş açıyorlardı. İnsanlara saldırıyor, dövüyor, aşağılıyor, hırpalıyorlardı. Herhangi bir kanuna kurala tabi değildiler.


[ Diken ve Karanfil - Filistin'in Bilinmeyen Hikayesi ] [ Yahya İbrahim Sinvar ] [ Sayfa 120 ]

Sorguculardan biri, tutuklunun iyiliğini düşünen iyi polis rolünü oynardı.
Tutukluyu, onu sürekli döven, tokatlayan kötü polislerin elinden kurtarırdı. "Bırakın onu, ben onunla konuşacağım, dayağın faydası olmaz. Ben bu adamın suçunu itiraf edeceğini biliyorum" derdi. Kötü polisler adama saldırmak isterlerdi, o da onları odanın dışına çıkarırdı.
Sonra, tutukluyla ağzından bal akıyormuş gibi konuşur, onu suçunu itiraf etmesi gerektiğine ikna etmeye çalışırdı.
"İnkar etmenin yararı yok, her şey biliniyor. Yoksa dışarı çıkan adamlar yeniden üzerine çullanacaklar, dayak atacaklar, itiraf edene kadar işkence edecekler. Bütün bunlara ne lüzum var?" gibi, kibar, etkili sözler söylerdi.
Bazen bir sigara uzatır yakardı, bazen bir bardak çay verirdi. Eğer itiraf etmeyi kabul ederse, bu sefer yazmasını isterdi.
Şayet başarılı olmazsa, diğerleri güç kullanarak sonuç almak üzere geri dönerlerdi.


[ Diken ve Karanfil - Filistin'in Bilinmeyen Hikayesi ] [ Yahya İbrahim Sinvar ] [ Sayfa 121 ]

Mahmud Gazze zindanının "salahane"sinde sorguya alındığı sırada bu işkencelerin tamamını gördü.
Bedeni iyice çökmüş, tamamen erimişti. Ayakta duramıyordu. Tanınmaz hale gelmişti. Bu kırk gün zarfında çok az uyuyabilmiş, nadiren ağzına bir lokma ekmek, bir yudum su girmişti.
Ölmesinden korktukları için bazen dinlendiriyorlardı. O sırada onu eni bir metreyi uzunluğu da iki buçuk metreyi geçmeyen bir hücreye koyuyorlardı. Hücrede sorgu seanslarından, az uyumaktan bitap düşmüş, beş altı tutuklu daha olurdu. Üst üste yığılarak ancak zindancıların zoruyla uyanabildikleri ölüm benzeri bir uykuya dalarlardı. Sonra tekrar onları sorgucuların yanına sürükleyerek götürürlerdi.


[ Diken ve Karanfil - Filistin'in Bilinmeyen Hikayesi ] [ Yahya İbrahim Sinvar ] [ Sayfa 136 ]

Abdulhafiz, Maksist düşünceleri savunan bir sosyalistti. Tarihin hareketi (tarihsel diyalektik) ile ilgili konuları dile getirirdi. Fikirlerini ileri sürerken Marks'ın, Lenin'in veya Engels'in kitaplarından deliller gösterirdi.
Soyetler birliğinin halkımızın mücadelesini ve meşru haklarını desteklediğinden, sosyalist bloğun bize ve davamıza destek olduğundan, bu nedenle söz konusu dostluktan ve destekten yararlanmamız gerektiğinden bahsederdi.
Mahmud daha farklı düşünüyordu. Ona göre davamızın ne olursa olsun ideolojik akımlar arasında bölünmesi doğru değildi. İsteyen istediği düşünceyi benimsemekte özgürdür. Önemli olan hepimizin çabasının, dindarından laikine, komünistinden Hristiyanına, Müslümanına kadar herkesi bünyesinde barındıran ulusal kurtuluş hareketi el-Fetih bayrağı altında vatanseverlik potasında birleşmesiydi.
Bu bağlamda ideolojik ayrılıklara yer yoktu.


[ Diken ve Karanfil - Filistin'in Bilinmeyen Hikayesi ] [ Yahya İbrahim Sinvar ] [ Sayfa 149 ]

O eğlencenin, coşkunun ortasında akan gözyaşlarına bir anlam veremezdiniz.
Fakat kampta hayat böyledir.
Her sevinç bir yerlerde kabuk bağlamış bir yarayı yeniden deşer, yeni baştan acı hatıraların kapısını aralar.


[ Diken ve Karanfil - Filistin'in Bilinmeyen Hikayesi ] [ Yahya İbrahim Sinvar ] [ Sayfa 175 ]

Birçok kişi, Ürdün'de ortaya çıkan Filistin Direnişine İhvan'ın neden destek vermediğini soruyordu.
Neden Kral Hüseyin'in devrilmesi için başlatılan mücadeleye katılmamışlardı?
Bunlara Cemal şu karşılığı verirdi:
"İslamcıların baştan itibaren benimsedikleri ve uyguladıkları bir karardır bu. Hiçbir zaman bölgenin biraz daha istikrarsız hale gelmesine sebep olacak olaylara katılmamak. Bu yüzden bu tür eylemlerin bir parçası olmadılar hiçbir zaman. Bunun bir nedeni de, bu tür belirsiz ve puslu havalarda kamuoyunun aleyhlerine dönmemesini hedeflemiş olmalarıdır".


[ Diken ve Karanfil - Filistin'in Bilinmeyen Hikayesi ] [ Yahya İbrahim Sinvar ] [ Sayfa 190 ]

O andan itibaren bu kavganın bu savaşın daha önce kavradığımız, bir bilinç olarak taşıdığımız anlamından öte, bambaşka bir boyutunun olduğunu çok iyi anlamıştık.
Bu, sırf bir toprak, salt bu topraklardan kovulmuş bir halkın haklı savaşı değildi.
Bu bir akide ve din savaşıydı. Bir medeniyet, bir tarih ve bir var oluş mücadelesiydi.


[ Diken ve Karanfil - Filistin'in Bilinmeyen Hikayesi ] [ Yahya İbrahim Sinvar ] [ Sayfa 190 ]

Otobüse doğru yol alırken, Selahaddin'in Kudüs'ü kurtarmadan yıllar önce yaptırdığı ve bir teşvik edici, motive edici güç olsun diye önüne koyduğu, Kudüs'ü haçlılardan kurtardıktan sonra da Mescid-i Aksa'ya koyduğu, ama Yahudilerin pis ellerinin 1968 yılında yaktıkları minberi aklımdan çıkmıyordu.
Kendi kendime soruyordum: "Bu zamanın da bir Selahaddin'i olacak mı acaba?"


[ Diken ve Karanfil - Filistin'in Bilinmeyen Hikayesi ] [ Yahya İbrahim Sinvar ] [ Sayfa 191 ]

Yetmişli yılların ortalarından beri Yahudi yerleşimciler eski şehrin bazı binalarına, bölgelerine el koyuyor, sahiplerini kovarak oralara yerleşiyorlar. Onlarca asker de onları koruyor.
Ardından yeni binalar yapmaya, eski olanları onarmaya, şehrin Arap kimliğini değiştirmeye başlıyorlar. Her gün yeni bir binaya, mekana el koyuyorlar, askerler de onları himaye ediyordu.


[ Diken ve Karanfil - Filistin'in Bilinmeyen Hikayesi ] [ Yahya İbrahim Sinvar ] [ Sayfa 200 ]

Hocalar ona ve eylemlere destek olmayan, işgale karşı verilen silahlı direnişe katılmayan İslamcılara saldırırlardı.
O ise bütün söylenenlere gülümsüyor ve "halkımızın kesintisiz, hiçbir zaman durdurulamayan bir savaş vermesi için, din ve iman silahına sahip olması bir zorunluluktur" diyordu.
"Halkımızın dinine dönmesi gerekir. O zaman savaş gerçek anlamını, hedefini bulmuş ve istenen düzeyini yakalamış olur. O takdirde insanlar cihat ettiklerini, ahirette Allah'ın hoşnutluğuna kavuşmak için dünyada zorluk çektiklerini kavramış olurlar. O yüzden dünyanın her türlü zorluklarına katlanmaları daha kolay olur. Hatta hem kendileri cihada koşar hem de çocuklarını teşvik ederek, bu uğurda kendilerini feda ederler.
Bu imana sahip oldukları zaman acı nedir bilmezler, vatanlarına karşı görevlerini yerine getirirken bir kez olsun tökezlemezler" diye eklerdi.


[ Diken ve Karanfil - Filistin'in Bilinmeyen Hikayesi ] [ Yahya İbrahim Sinvar ] [ Sayfa 255 ]

Varlığının, ruhunun derinliklerinden konuşuyordu. Ağır sancılardan sonra doğmuş gibiydi.
"Biraz abarttığını düşünmüyor musun?" dedim. "Bildiğim kadarıyla devrimciler âşık ve edebiyatçı olurlar".
Güldü ve: "Doğru diyorsun Ahmed, doğru diyorsun" dedi.
"Ama bizim gibiler için değil. Filistin halkı için bu durum doğru değildir. Vietnam, Küba, Çin Halk Cumhuriyeti devrimcileri için söylenebilir, ama öyle anlaşılıyor ki bizim kaderimiz bir tek sevgiyi yaşayacağımız şekilde yazılmış. Bu toprakların sevgisi. Kutsal mekanlarıyla, yeriyle, havasıyla, portakalıyla bu toprakların. Öyle görünüyor ki bu topraklar, çocukluklarından beri kendisine aşık olanların, bu sevgiye başkasını ortak etmelerini kabul etmiyor."


[ Diken ve Karanfil - Filistin'in Bilinmeyen Hikayesi ] [ Yahya İbrahim Sinvar ] [ Sayfa 296 ]

Her hafta yeni topluluklar göstericilere katılıyordu. Öyle ki artık İntifada bir hayat tarzı, Filistinlilerin günlük hayatlarının etrafında döndüğü ekseni haline gelmişti. Günlük hayatın başka hadiseleri İntifada'ya göre ayarlanır olmuştu. Hayatın başka faaliyetleri, süregiden İntifada'yı sekteye uğratmayacak şekilde biçimlendiriliyordu.
Çocuklar okullarına gidiyorlardı, sabahtan öğlene kadar derslerine devam ediyor, öğleden sonra da sokak gösterirlerine, çatışmalara, eylemlere katılıyorlardı.
Ticaret yapanlar sabahtan öğlene kadar alışverişlerini yapıyor, öğleden sonra da genel greve katılmak üzere iş yerlerini kapatıyorlardı. Aynı durum diğer toplumsal kesimler için de geçerliydi.


[ Diken ve Karanfil - Filistin'in Bilinmeyen Hikayesi ] [ Yahya İbrahim Sinvar ] [ Sayfa 304 ]

Sözlü kavgalar, ağız dalaşları gittikçe sertleşiyordu, iş yumruklaşmaya, ardından taş ve çadırları tutan demir boruları kullanmaya kadar vardı. Yaralılar vardı.
İşgal askerleri kenara çekilmiş kavganın bitmesini bekliyorlardı.
Sonra yaralıları götürmek, onları tedavi etmek üzere alana girdiler. Bunu da medyaya insanı inciten bir şekilde sızdırdılar.
Filistinli tutuklular kavga ediyor, birbirlerinin kafasını, gözünü yarıyor, cellat da onları tedavi ediyor, yaralarını sarıyor.


[ Diken ve Karanfil - Filistin'in Bilinmeyen Hikayesi ] [ Yahya İbrahim Sinvar ] [ Sayfa 326 ]

İsrail'de ilk kez sirenler çalıp, insanlar gaz maskelerini takarak sığınaklara koştuklarında, Filistin'in bütün bölgelerinde insanlar kitleler halinde sokaklara çıkıp "canımızla kanımızla sana fedayız ey Saddam", "Saddam ey sevgili", "vur, Telaviv'i vur" şeklinde slogan atıyorlardı.
Telaviv'i vurduğu için onlarca yıldır her türlü işkenceyi gören bu ezilmiş halkın sevgilisi olmuştu.


[ Diken ve Karanfil - Filistin'in Bilinmeyen Hikayesi ] [ Yahya İbrahim Sinvar ] [ Sayfa 334 ]

İsrailliler için sokaklar, caddeler korku ve panik mekanları olmuş, hiç de tekin yerler değildi. Bu eylemcilerin bazıları savaşı düşmanın toplu yaşam alanlarına, mahallelerinin merkezine kadar taşımayı başarmıştı. Her gün Yahudilerden birkaçı öldürülüyordu.
Bu eylemleri gerçekleştirip sonunda şehit düşen gençlerin, onlarca yıldır çektikleri zulüm ve işkenceler karşısında dünyanın vicdanının uyanmasını bekleyecek vakitleri yoktu.


[ Diken ve Karanfil - Filistin'in Bilinmeyen Hikayesi ] [ Yahya İbrahim Sinvar ] [ Sayfa 359 ]

Halkımız genelde şehitler için ağlardı ama şimdi zılgıtlarla ona veda ediyorlar. Daha da hayret vericisi, taziye için gelenlere baklava dağıtmalarıydı.
Taziyeye gelenler de şaşkındı. Teselli sözlerini mi söyleyeceklerdi, yoksa tebrik mi edeceklerdi, bilemiyorlardı.


[ Diken ve Karanfil - Filistin'in Bilinmeyen Hikayesi ] [ Yahya İbrahim Sinvar ] [ Sayfa 388 ]

Haberlerde, yakınlarda imzalanması beklenen ve başta Gazze-Eriha anlaşması olarak verilen Oslo anlaşmasından söz edildiği andan itibaren Filistin sokakları, destekleyenler ve karşı çıkanlar arasında ikiye bölündü.
Kampta iki ayrı gösteri başladı.
Anlaşmayı destekleyen gösterinin başında ağabeyim Mahmut ve arkadaşları, karşı çıkanların düzenlediği gösterinin başında da ağabeyim Hasan ve dostları bulunuyordu. Her iki gösteriye de katılım yüksekti.


[ Diken ve Karanfil - Filistin'in Bilinmeyen Hikayesi ] [ Yahya İbrahim Sinvar ] [ Sayfa 395 ]

Fakat mesele hiçbir zaman mücahitlerin ve direnişçilerin onları hedef listesine alma veya özellikle Dürzü askerleri hedef olarak seçme düzeyine ulaşmadı.
Onların Arap-Filistin halkının bir parçası olduklarına ilişkin bilinç her zaman korundu ve bu bilinç, bütün yaptıklarına rağmen, hala devam etmektedir.


[ Diken ve Karanfil - Filistin'in Bilinmeyen Hikayesi ] [ Yahya İbrahim Sinvar ] [ Sayfa 397 ]

Düğümü daha da girift hale getiren bir değer husus da, 1948 yılında işgal edilen topraklarda yaşayan bedevi toplumunun yaşadığı çelişkilerdi.
Mesela imamlar, öldürülmüş askerlerin cenaze namazını kılmayı, cenaze merasimlerini gerçekleştirmeyi, onlara dua etmeyi reddetmişlerdi. Çoğu aile de çocuklarının tabutlarına İsrail bayrağının sarılmasını veya cenazelerin resmi torenle defnedilmesini kabul etmemişlerdi.
Bu gelişmeler karşısında İbrahim her zaman şu cümleyi tekrar ederdi: "Bakın, Yahudiler, halkımızın bir kısmını kendi güvenliklerini korumaları için örgütleme hususunda ne kadar da başarılı olmuşlar".


[ Diken ve Karanfil - Filistin'in Bilinmeyen Hikayesi ] [ Yahya İbrahim Sinvar ] [ Sayfa 431 ]

Hasan gülerek şöyle dedi: "Sen evham yapıyorsun kardeşim. Bu adamları tanımıyorsun. Ne zaman haklarımızı gönüllü olarak verdiler? Ne zaman bu hakları bir bütün olarak kabul ettiler? Anlaşmalara ve verdikleri sözlere bağlı kaldıkları görülmüş mü? Ne zaman onlar bir söz verdilerse, yine kendilerinden bir grup onu bozup bir kenara atmadı mı? (Bakara 100) ayetini bilmez misin?

Scroll to Top