Kitap Alıntıları

KİTAP ALINTILARI

Kitap Adı: Cehalet Tutkusu
Yazar Adı: Renata Salecl
Yayın Tarihi: Mart 2024
ISBN: 9786050843118

Bilginin ve bilgiye ulaşma yollarının yeniden tanımlandığı günümüzün hakikat sonrası, post-endüstriyel dünyasında gerçekle yalanı ayırt etmek zaman zaman imkansız hale geliyor, bu da kasıtlı olarak bilmemeyi seçen insanların sayısının gitgide artmasına neden oluyor.
Filozof, sosyolog, ve hukuk teorisyeni Renata Salecl Cehalet Tutkusu'nda, insanlık durumunun daima bir parçası olduğunu savunduğu "cehaleti" ve bağlantılı olarak "inkâr" kavramını masaya yatırıyor; hem travmatik bilgiye ulaşmaktan kaçınan insan doğasını, hem de ideolojik mekanizmaları sekteye uğratacak bilgiyi inkâr yollarını insanlık durumu üzerinden açıklıyor. Kasıtlı cehaletin bilhassa kriz anlarında olumlu bir yanının da olabileceği fikrini dile getiriyor; cehaletin güce nasıl dönüşebileceğini disiplinlerarası örneklerle aktarıyor.
Felsefeden, psikanalitik ve sosyal teoriden, popüler kültürden ve kendi deneyimlerinden yola çıkıp Lacan, Foucault, Claude Levi-Strauss gibi isimlerin argümanlarına referanslarda bulunarak cehaletin sosyal ve psikolojik nedenlerini inceliyor; cehalet tutkusunun aşktan hastalığa, travmadan genetiğe, adli tıptan büyük veriye kadar hayatımızın pek çok alanını nasıl etkilediiğine dikkat çekiyor.
"Cehalet veya inkârın sosyal ve psikolojik motivasyonlarıyla sonuçlarının kapsamlı bir incelemesi ...
Sahte haberlerin, propagandaların, siyasi söylemlerin ve tartışmaların medyaya hakim olduğu bir zamanda, Salecl'in analizi her birimize 'cehaleti veya inkârı benimsemek' için aldığımız kararlar hakkında düşünmenin yeni bir yolunu sunuyor."
- Kirkus Reviews


[ Cehalet Tutkusu ] [ Renata Salecl ] [ Sayfa 10 ]

On yıl önce The Simpsons'ın senaristleri de benzer derecede kör bir iyimserliğe yol açan bir ilaç hayal etmişlerdi.
Oldukça popüler olan bu bölümde, Lisa'nın okulda Springfield'ın elli yıl içinde nasıl bir yer olacağı konusunda bir sunum yapması gerekir. Lisa her zamanki çalışkanlığıyla kendini iklim değişikliği meselesini anlamaya adar ve ortaya kasabanın geleceğine ilişkin karanlık bir tablo ortaya çıkar.
Sunumu öyle korkutucudur ki, öğretmenleri ailesine Lisa'yı bir psikiyatriste yollamalarını salık verir. Muayene sonrası Lisa'ya "ekolojik kaygı" teşhisi konur ve doktoru ona "cehalet" isimli bir ilaç yazar.
Bu ilacın yardımıyla Lisa'nın dünya algısı tamamen değişir, umutsuzluktan kurtulan küçük kız Polyanna olur çıkar! Bulutlar ona gülümseyen oyuncak ayılar gibi görünür, kafasında sürekli What a Wonderful World şarkısı çalar.
Lisa'nın ebeveynleri başta bu iyimser deliryumla başa çıkmaya çalışsalar da nihayetinde kızlarına "cehalet" hapını vermekten vazgeçerler.
Hem Marge hem de Homer eski karamsar Lisa'nın delice neşeli olandan çok daha kolay idare edildiğinin farkına varır.


[ Cehalet Tutkusu ] [ Renata Salecl ] [ Sayfa 11 ]

Her çağ kendi cehaletini doğurur; insanların bilgiyle ilişki kurma şekilleriyse son derece bağlamsaldır. Bilgi olarak kabul ettiğimiz şey yalnızca sosyal olarak inşa edilmiş değildir, aynı zamanda bireyseldir de.
İşleri daha da karmaşık hale getirmek pahasına da olsa insanlar katlanılması güç bir bilgiyle karşılaştıklarında bir şekilde cehalete ya da inkâra (daha sonra göreceğimiz gibi bu ikisi aynı şey değildir) sarılırlar.


[ Cehalet Tutkusu ] [ Renata Salecl ] [ Sayfa 12 ]

Bilgiyle ilişki kurma biçimimiz hiç bir zaman tarafsız değildi; bundan dolayı Merriam-Webster'ın "yoğun, itici veya abartılı bir duygu ya da inanç" olarak tanımladığı "tutku" kelimesi, yalnızca insanların gerçek olarak algıladıkları şeye neden tutunduklarını değil, aynı zamanda neden onu görmezden geldiklerini, inkar etmeye ya da çürütmeye meyilli olduklarını anlamamıza yardımcı olabilir.
Merak kimileri için bir tutkudur; insanların yerleşik bilgileri sorgulamaktan vazgeçmeleri, tutkularının körelmesine neden olabilir. Bu da cehalete yeni kapılar aralar.


[ Cehalet Tutkusu ] [ Renata Salecl ] [ Sayfa 13 ]

İnsanlar rahatsız edici buldukları bilgileri görmezden gelmek, inkar etmek ve çürütmek için gözlerini yummanın, kulaklarını ve ağızlarını kapamanın yollarını daima bulmuşlardır. Söylemleri yalanla dolu olsa bile bir liderle pekâlâ özdeşleşebilirler örneğin.
Hakikat sonrası çağda farklı olansa "bilişsel ataletin" yükselişi, yani neyin gerçek neyin yalan olduğuna dair kayıtsızlığın artmasıdır.
Bu sapma, basit bir "öğrenme isteğine" ilişkin yoksunlukla değil, bilmek konusundaki acziyetle ilgilidir.


[ Cehalet Tutkusu ] [ Renata Salecl ] [ Sayfa 13 ]

Sahte haberlerin internet üzerinden nasıl yayıldığına baktığımızda, haber kaynağını tespit etmenin ve haberin tam olarak hangi konuya dikkat çekmeye çalıştığını anlamanın güçlüğüne tanık oluruz.
Örneğin; Ağustos 2017'de Twitter'da #borderfreecoffee etiketiyle yasa dışı göçmenlere Amerika'daki Starbucks'larda ücretsiz Frappuccino verileceği yönünde sahte bir kampanya oluşturuldu. Starbucks, müşterilerini bunun bir aldatmaca olduğuna ikna etmek için epey çabalamak zorunda kaldı.
Bazı insanlar bu kampanyanın göçmen yanlısı hackerlarca ortaya atılmış olabileceğini düşündü ama gerçek tam tersiydi.
Bu kandırmaca, yasa dışı göçmenleri bir yerde toplamanın ve ücretsiz kahve için sırada beklerlerken polis tarafından tutuklanmalarının harika bir fikir olduğuna inanan göçmen karşıtları tarafından oluşturulmuştu.


[ Cehalet Tutkusu ] [ Renata Salecl ] [ Sayfa 13 ]

Sahte haberlerin çoğalmasıyla haber kaynaklarına güvensizliğin artması da sürpriz değil.
Bu gibi durumlarda kayıtsızlık ve cehalet, neyin güvenilir neyin güvenilmez olduğuna sürekli karar vermek zorunda olan birey için koruyucu kalkan görevi görür.
William Davis'in de belirttiği gibi insanlar, medyadaki gerçekliğin temsiline ve bağlamına karşı çıkıp "hepsinin eşit derecede ön yargılı olduğuna" inanırsa bu, ciddi bir siyasi krize neden olabilir; çünkü bu durumda ya gerçeğin olmadığı, ya da normal siyaset kanallarının dışında bilgiye daha tarafsız ve aracısız erişimin var olduğu kanısı ortaya çıkar.


[ Cehalet Tutkusu ] [ Renata Salecl ] [ Sayfa 14 ]

Bir şeyi bilinçli ya da bilinçsizce görmezden gelmek de benzer şekilde farklı biçimler alabilir.
Bazen açıkça görüneni inkâr etmek, hayatta kalmanın stratejik bir yoludur; bazense inkâr, istismar ilişkilerinin ve zalim hiyerarşilerin güç devşirdiği kollektif korkuları besler.
Gelgelelim cehalet bu tür güç yapılarını reddederek onları zayıflatmanın, hatta yıkmanın da bir yolu olabilir.


[ Cehalet Tutkusu ] [ Renata Salecl ] [ Sayfa 21 ]

Amerika Birleşik Devletleri'nde şimdiye dek ölçülmüş en yüksek IQ'lardan birine sahip bir kadın, başarılı bir kariyerin keyfini süremediğini, çünkü alakasız bilgileri görmezden gelmeyi bir türlü başaramadığını dile getirmiştir.
Büyük miktardaki veriyi ayrım gözetmeden kolaylıkla ezberlese bile, belli bir durum karşısında hangi bilginin gerekli olduğuna karar verememektedir.
Bu kadının kariyerinin durma noktasına gelmesinin nedeni, bir meslek ya da bilgi dalında uzmanlaşmaya yönelemeyişidir.
Pek çok konu hakkında bilgisi olsa da, insanın neyi gerçekten bilmeye ihtiyaç duyup duymadığına karar vermesini sağlayan, doğuştan gelen zihinsel filtreden yoksundur.


[ Cehalet Tutkusu ] [ Renata Salecl ] [ Sayfa 23 ]

Slovenya'da bir üniversitenin dekanı, özel bir kuruluş için para karşılığı yazdığı raporda öğrencilerden birinin mezuniyet tezinden izinsiz faydalandı.
Üniversite yönetimi intihal suçlamaları karşılığında "koruyucu aptallığa" sığındı ve çalışmanın izinsiz kullanılmasının sanıldığı kadar kötü olmadığına dair üç gerekçe öne sürdü.
İlk olarak profesörün, tezin ortak yazarı olarak görülebileceğini iddia ettiler. İkinci savunmaları, rapordaki dipnotların birinde öğrencinin adına yer verildiğiydi. Son olarak da profesörün şirketle kişisel bir anlaşma yaptığını, üniversite bünyesinde bir hizmet vermediğini dile getirdiler.
Böylelikle profesörün başkasının çalışmasını kendisine aitmiş gibi kullandığını kabullenmek yerine, neyin gerçekten intihal sayılacağını tartışmaya açmış oldular.
Üniversitenin öğrencilere intihal yapmamaları yönündeki sert uyarıları -ve bunu yapmanın korkunç sonuçları- göz önüne alındığında, yönetimin en önde gelen profesörlerden birine bu konuda arka çıkıp intihalin genelgeçer tanımını dahi bulanıklaştırması oldukça rahatsız ediciydi. Gelgelelim bu skandal çok geçmeden sümen altı edildi ve profesör hiçbir yaptırımla karşılaşmadı.


[ Cehalet Tutkusu ] [ Renata Salecl ] [ Sayfa 34 ]

Toplumun Ikeaizasyonuyla birlikte otoriteyle ilişkilerimizde de değişimler yaşandı.
Son birkaç yıldır herkesin "amatör uzman" sayıldığı, şüpheciliğin artıp mesleki yeterliliğe duyulan güvenin azaldığı bir dünyada, uzmanlara yönelik tepkilerin sıklığı şaşırtıcı değil.
Uzmanlığa inancın yara almasına yol açan kilit faktör, yine bilgi eksikliğini ya da bir şeylerin ters gittiğini kabul etme konusundaki isteksizliktir -ekonomistleri ve finansal krizleri düşünün-.
Sosyal psikolojideki deneylerin de ortaya koyduğu gibi, bazen daha çok bilgi sahibi olmak, anlamadan bilme yanılsamasını yaratmaktadır.


[ Cehalet Tutkusu ] [ Renata Salecl ] [ Sayfa 37 ]

"Bilgiye dayalı ekonomi" terimini duyduğumuzda aklımıza ilk gelen, bu tür ekonomilerin dayanağı olan yeni teknolojilerin bilginin artışına katkıda bulunduğudur.
Ancak "bilgi ekonomisi" büyük ölçüde bilgideki boşlukların yaratılmasından ve stratejik olarak sömürülmesinden beslendiği için, yönetim çalışmaları alanındaki akademisyenler bunun bir "cehalet ekonomisi" olduğunu iddia eder.
Öyle ki, Joanne Roberts ve John Armitage, "bilgi ekonomisinin en önemli mekanizmalarının entellektüel yetilere bağlı olmadığını, aksine bu tür yetenekleri baltalamadaki kararlılığın önem arzettiğini" öne sürerler.


[ Cehalet Tutkusu ] [ Renata Salecl ] [ Sayfa 37 ]

Bilgi ekonomisi bir yandan bilginin sınırlanma, patentlenme, paketlenme ve bölümlere ayrılmasına bağlıdır. Öte yandan sömürdüğü gelişmiş teknolojilerle, kullanıcıların bu teknolojilerin nasıl çalıştığını anlamasını güçleştirir.
Google gibi büyük arama motorlarında gördüğümüz üzere, tüketicilerin kritik algoritmaların nasıl çalıştığı, aramalarından hangi verilerin toplandığı veya kime satıldığı hakkında fikirleri yoktur.
Üstelik arama motorları ihtiyaç duyulan bilgiye erişimde yardım sağlarken, çoğu sorunun yanıtı bir tık ötede olduğu için, kullanıcılar öğrendikleri bilgiler hakkında derinlemesine düşünmeye nadiren ihtiyaç duyarlar.


[ Cehalet Tutkusu ] [ Renata Salecl ] [ Sayfa 57 ]

Jovanna Mihajlovic Trbovc günümüzde Bosna hersek'teki iki siyasi oluşumdan biri olan, Sırp kontrolündeki Republika Srpska bölgesinin bir parçası sayılan Prjedor'daki etnik temizlik mağdurlarının ve faillerinin anıları ve tanıklıkları üzerine çalışmaktadır.
Bu çalışmalarda, Prijedor Belediyesi'ndeki yetkililerin, 1992 ile 1995 yılları arasında çok sayıda Müslüman'ın insanlık dışı koşullarda yaşadığı, birçok kadının tecavüze uğradığı, insanların öldürüldüğü ya da şehrin dışındaki kamplara sürüldüğü gerçeğiyle yüzleşmek istemedikleri için çeşitli stratejiler benimsediği görülmektedir.
Mihajlovic Trbovc geçmişe ilişkin bu anlatılarda suçların farklı inkar biçimleriyle ele alındığını gözlemler.
Örneğin, yerel politikacılar Sırpların II. Dünya Savaşı'nda Naziler tarafından etnik temizliğe uğratıldığını vurgulamayı sever. Bu kayıpları anmak için özel bir gün belirlemiş ve Nazi suçlarının kurbanları için bir heykel dikmişlerdir.


[ Cehalet Tutkusu ] [ Renata Salecl ] [ Sayfa 62 ]

Genetik, öznelliğin radikal olarak yeniden düşünülmesine kapı aralarken yeni tür fanteziler, kaygılar ve paranoyaları besler.
... Genetik test yaptıran pek çok kişi sonuçlarla ilgili sorunlar yaşamaktadır.
Bazıları teste girdiğine pişman olurken, bazıları sonuçların belirli bir hastalığa yakalanma riski açısından tam olarak ne anlama geldiğini anlamak ister. Bazıları da bir testten ötekine geçer ve farklı kuruluşlardan genellikle farklı sonuçlar aldıklarından, hedefledikleri kesinliğe bir türlü ulaşamazlar.


[ Cehalet Tutkusu ] [ Renata Salecl ] [ Sayfa 64 ]

Eskiden aşk "körlük" olarak algılanırdı; gözlerimiz ve kalplerimiz yarı kapalıyken âşık olurduk, önümüzdeyse haddinden fazla görüp bilmeye çalışacağımız tekinsiz bir gelecek var gibi.
Akıllı telefonlardaki algoritmalar ve uygulamalar yoluyla genetik bilgiler yaygın olarak kullanılır ve kolayca yorumlanabilirse, her türlü paranoya ve kaygının ikili ilişkilerimizi gölgelemesi kaçınılmaz olacaktır.


[ Cehalet Tutkusu ] [ Renata Salecl ] [ Sayfa 64 ]

Birkaçı dışında, belirli genlere ilişkin çoğu hastalık, sanılanın aksine DNA yoluyla kolayca aktarılmaz.
Genlerin çevresel, sosyal veya kültürel faktörlerle etkileşimi anlamına gelen epigenetiğin bu konudaki rolü önemlidir ama genlerin gücü söz konusu olduğunda bu ekseriyetle yadsınır.
Sonuç olarak ebeveynlerimizden bize, bizden de çocuklarımıza aktarıldığı varsayılan hastalıklara dair pek çok hikaye üretilir.


[ Cehalet Tutkusu ] [ Renata Salecl ] [ Sayfa 82 ]

Genetik bilimi genlerin nihai etkisinin sosyal ve çevresel faktörlere bağlı olduğunu kabul ederek epigenetiğin önemini vurgularken, aynı zamanda ailenin ve diğer öznelerarası ilişkilerin kişinin hayatındaki etkisine dikkat çeker.
Yasaları çiğneyen dürtüsel davranış türleri için genetik bir temel oluşturmayı hedefleyen araştırmalar bile, evdeki dengesiz duygusal ortamın, bilhassa aile içi istismarın, dürtüsellikle bağlantılı genlerin açığa çıkmasına neden olabileceğini söyler.
Öte yandan bu çalışmaların son derece karmaşık araştırma sonuçlarını, medyanın "suça sebep genin" bulunduğu yönündeki abartılı iddialara indirgediğini ve bu haberlerin sayısındaki artışı da hesaba katmamız gerek.
Bu iddiaların öznelerin bedenlerinde, bilinçdışı fantezileri ve kimlikleri üzerinde önemli etkileri vardır.


[ Cehalet Tutkusu ] [ Renata Salecl ] [ Sayfa 84 ]

Katıldığı oturumda sorduğu ilk soru, hastalığını inkâr eden kişinin gerçekle nasıl yüzleşmesi gerektiği oldu.
İsmini vermeyen bir doktor bu durumu yemek yemeye benzeterek açıkladı.
İnsanlar yeni, bilinmeyen yiyecekleri farklı şekillerde tadarlar. Bazıları koca bir lokmayı cesurca yutarken, bazıları küçücük bir ısırığı azami dikkatle alır. Bazen bir ısırık daha alır, bazen de dehşete kapılıp o yemeği bir daha görmek istemezler.
Ölümcül sonuçlar doğurabilecek bir hastalıkla karşı karşıya kalan insanlarda da benzer tepkiler görülür.
Bazıları her şeyi bilmek ister, hastalıkları üzerine düşünür, ayrıntılarını zevkle araştırır ve hastalık hakkında konuşmayı sever. Bazılarıysa temkinli ilerleyip kıyısından köşesinden bilgi sahibi olmayı dener, sonra her şeyi akışına bırakır.
Bazılarıysa -hangi düzeyde olursa olsun- hastalıkları hakkında bilgi sahibi olmayı sarsıcı bulur ve sağlıklarına dair korkutucu ya da tatsız bir bilgiye maruz kalmamak için ellerinden geleni yaparlar.


[ Cehalet Tutkusu ] [ Renata Salecl ] [ Sayfa 87 ]

İnkârla ölüm kaygısı arasında önemli bir bağ olduğundan, yeni teknolojiler de ölümü inkâr etmenin yeni yollarını teşvik etmektedir.
Nitekim bu bölümde daha sonra değineceğimiz gibi, insan bedenini makinelerle birleştirerek insan ömrünü uzatmayı hedefleyen trans-hümanistler, daha uzun bir ömür için bedene müdahale etmeye çalışan biyo-hackerlar ve insanların ölümü kendi iradeleriyle, sonsuz yaşam olasılığına olan inançları ve ölümsüzlük fikrini benimseyenlerle etkileşime girerek yenebileceklerini düşünen ölümsüzlük taraftarları gibi akımlar bunlardan bazılarıdır.


[ Cehalet Tutkusu ] [ Renata Salecl ] [ Sayfa 87 ]

Tıpta inkâr sorunu üzerine en önemli çalışma, 1980'lerde kalp krizi hastalarındaki inkâr sorununu ele alan Shlomo Breznitz tarafından yapıldı. Yedi farklı inkâr türü tespit eden Breznitz, hastalıkları ilerledikçe hastaların bir inkâr türünden diğerine geçtiklerini ve genellikle daha ilkel bir inkâr biçimine döndüklerini gözlemledi.
Breznitz'in çalışmasında bahsedilen ilk inkâr türü, şahsi alâkadarlığın inkârıdır. Breznitz, bir gurup koroner arter hastasının kaldıkları hastanede bir başka hastanın kalbinin durduğuna tanık olmaları örneğini verir. Hastalar yüksek risk taşımalarına rağmen, benzer bir şeyin başlarına gelebileceğini düşünmezler.
Breznitz'in tespit ettiği ikinci tür inkâr, aciliyet inkârıdır. Bu inkâr türü, daha önce kalp krizi, kanser gibi sebeplerden ölümle burun buruna gelen hastaların, semptomları tekrarladığında doktora başvurmayı ertelemeleriyle ortaya çıkar.
Breznitz'in ortaya koyduğu üçüncü tür, kendini yeni bir sağlık krizinden korumayı hayat tarzlarındaki değişikliklerle (daha fazla egzersiz, daha sağlıklı beslenmek, vb.) başardıklarını düşünenlerin zayıflıklarını inkâr etmeleridir; bazısı da sorumluluk duygusundan tamamen feragat eder ya da kalp krizi gibi ani ölüm nedenlerini şans, kader ya da kontrol edilemeyen bir faktör olarak algılamayı seçer.
Diğer inkâr türleri, hastaların içe kapanıp hastalıklarıyla ilgili bilgileri ayrım gözetmeksizin inkâr etmeleri ve sağlıklı olduklarına dair sanrılar yaratarak olgusal ve pratik bilgileri engellemeleri gibi yöntemler içerir.


[ Cehalet Tutkusu ] [ Renata Salecl ] [ Sayfa 88 ]

Geç kapitalizm ideolojisi, insanları sürekli üretken ve girişimci olmaları, herhangi bir başarı noksanlığı karşısında öz eleştiri yapmaları yönünde baskılar.
... Kişinin kendi üzerinde, ilişkileri, arkadaşlıkları, ebeveynlik becerileri gibi pek çok konuda durmaksızın çalışması gerekir. Çalışmaya devam etmek ve hastalanmamak mühimdir; hastalığa yakalanıldığında da iyileşmek için vakit kaybetmeksizin çalışmak gerekir
... Kardiyologlar, kalp krizi hastalarının ne kadar dinlenmeye ihtiyacı olduğunu, işe ne kadar erken dönebileceklerinden daha az merak ettiklerini söylemektedir.


[ Cehalet Tutkusu ] [ Renata Salecl ] [ Sayfa 89 ]

Psikanalistler ayrıca "bölünmüş gün" olarak adlandırılabilecek bir inkâr türüne de dikkat çekiyor.
Kişi, gün boyunca sağlığına azami özen gösterirken -kalori saymak, organik yiyeceklerden başka bir şey yememek, disiplinli bir şekilde egzersiz yapmak, vb- akşamları tam zıttı şekilde hareket edip aşırıya kaçabilir, uyuşturucu kullanıp "normal" sağlıklı davranışları tamamen gözardı edebilir.
"Bölünmüş gün" bireyleri, gün içinde uyguladıkları katı rejimler sayesinde alkol ve sigaranın sağlıkları üzerinde ciddi bir etkisi olmayacağını iddia edebilir ve zararlı oldukları gerekçesiyle ilaç kullanmayı reddedebilirler.


[ Cehalet Tutkusu ] [ Renata Salecl ] [ Sayfa 92 ]

Klasik Yunan felsefesinde "gerçek", hastaya ölçülü dozlarda verilen "ilaç gibi" düşünülürdü.
Benzer bir yaklaşım, yakın zamana kadar tıp alanında da standart bir uygulama olarak görülüyordu. Doktorlar çok fazla gerçeğe maruz kalmanın hasta için rahatsız edici olabileceğine inandığından, hastalarıyla diyaloglarını sakınma ve saklama üzerine kuruyorlardı.
Hastalar nezdinde dikkatle sürdürülen cehalet ve doktorların ihtiyatlı tavırları, profesyonel otorite ve bilinmezliği korumanın yanı sıra, etkili bir tıbbi uygulamanın da ayrılmaz parçasıydı.
Böyle bir gizlilik ve şeffaflık yoksunluğu, doktorların şüphelerini, hatalarını ve bilgisizliklerini örtbas etmek gerektiğinde de faydalı oluyordu.


[ Cehalet Tutkusu ] [ Renata Salecl ] [ Sayfa 94 ]

... bir yüzyıldan fazladır süren psikolojik ve psikanalitik araştırmalar, "rasyonelliğin" son derece öznel, dolayısıyla tartışmalı bir ilke olduğunu göstermektedir.
Daha genel bir perspektifle yaklaşıldığında, rasyonel eylem biçimlerinin hazzı (rahatlık ve esenlik) en üst düzeye çıkarırken, acıyı (rahatsızlık ya da hastalık) minimalize etmesi gerektiği konusunda hemfikir olunabilir, ama binlerce psikanalitik vaka insanların, bilhassa zorlu seçimler ya da stresli süreçler söz konusu olduğunda, bu rasyonellik tanımına uygun hareket etmediklerini gösterir.
Aksine, kişinin bilinçaltı bazen çocukça inançlardan, hurafelerden ya da derine işlemiş kişisel isteksizliklerden ilham aldığı taktikler yoluyla, hukuksal ya da bilimsel protokollere ve sözde rasyonel seçimlere meydan okuyabilir.


[ Cehalet Tutkusu ] [ Renata Salecl ] [ Sayfa 123 ]

Post-endüstriyel toplumun bireyciliğe ve üne tapınmaya verdiği önemin, sosyal medyanın yaygın kullanımıyla birleşmesiyle, bireylerin görünür olma konusunda hissettikleri baskının arttığı da bir gerçek.
Nitekim kalabalığın arasından sıyrılma, kendi reklamını yapma konusundaki maharet ve sosyal medya paylaşımlarının beğenilmesiyle tanınırlık kazanmanın önemi sıklıkla vurgulanıyor.
Kişiselliğin profesyonelleşmesi olarak tanımlanabilecek bu sürecin nihai ifadesiyse, profilini ve mevcut gücünü çevrimiçi olarak başkalarını etkilemek için kullanan sosyal medya influencerlarının ve insanlara sadece daha üretken olmayı değil, başkalarını manüple etmeyi ve hedeflerine acımasızca da olsa nasıl ulaşabileceklerini gösteren bir tavsiye ve "koçluk" sektörünün yaratılması oldu.


[ Cehalet Tutkusu ] [ Renata Salecl ] [ Sayfa 126 ]

Instagram, Facebook ve benzeri sosyal medya platformları, kendini tanıma sorunlarına yol açan çevrimiçi bir ayna evresi yaratmıştır.
Kendini sürekli bir marka gibi tanıtma ve dünyaya daima en iyi versiyonunu sunma baskısına ek olarak, insanlar, karşılıklı sosyal görünürlük arayışlarında başkalarını takdir etmek zorunda da kalırlar.
Başkalarının gönderilerini beğenmek ve paylaşmak arkadaşlığın yeni bedeli haline gelmiş; insanlarda beğenilme, takdir edilme beklentilerini doğurmuştur.
Siz başkalarının paylaşımlarını beğenirken onlar sizi görmezden gelirse, bu önemli psikolojik sıkıntılara neden olabilir ve aşırı durumlarda bu stres, incel hareketinde olduğu gibi derin bir öfkeye ve şiddet eylemlerine yol açabilir.


[ Cehalet Tutkusu ] [ Renata Salecl ] [ Sayfa 127 ]

Gitgide büyüyen bireycilik iklimi, hayatın ekonomizasyonu ve başarının yüceltilmesi bağlamında birini görmezden gelmek, başlı başına bir saldırganlık eylemi olarak görülebilir ve görmezden gelinen kişinin saldırganca bir tepki vermesine yol açabilir.
Sözde yalnız kurtlar tarafından gerçekleştirilen pek çok şiddet vakasında failler, şiddeti, görmezden gelinmenin intikamını almanın ve arzuladıkları ilgiyi elde etmenin bir yolu olarak gördüklerini ifade etmektedir.


[ Cehalet Tutkusu ] [ Renata Salecl ] [ Sayfa 135 ]

Neoliberal ideolojinin iki önemli önermesi "herkes başarabilir" ve "başarana dek taklit et" şeklindedir. Başarıya ulaşmak, başarılı görünmenizi veya başarıya çok yakınmışsınız gibi davranmanızı gerektirir.
Pek çok yaşam koçu, insanlara, başarılı oldukları izlenimini vermek için nasıl giyinmeleri, davranmaları ve konuşmaları gerektiğini öğretmektedir.
Başarının bir ideal olarak görüldüğü bu dönemde "sahtekâr sendromu" denen yeni bir sendromun ortaya çıkması hiç şaşırtıcı değildir.
Sahtekâr terimi geleneksel anlamda kendilerini kasten başka biri olarak sunan kişiler için kullanılırken, sahtekâr sendromu, başkalarının onlara atfettiği sembolik rolü hak etmediğini hisseden kişileri kapsar.


[ Cehalet Tutkusu ] [ Renata Salecl ] [ Sayfa 148 ]

Çeşitli medya organları bir rutin olarak gözetim sorununa değinse de mesele, insanların kişisel verilerinin toplandığına dair bilgi eksikliğinden ziyade, bu bilginin inkâr edilmesinde yatar.
Toplanan bilgi türlerinin çeşitliliğiyle birlikte, insanların ciddi bir hastalıklarının olduğunu öğrendiklerinde benimsedikleri inkâr stratejisinin bir benzerine burada da rastlarız.
Kişisel verilerin kötüye kullanıldığını gören ya da bu konuda haber ve makale okuyan kişiler, böyle bir şeyin başlarına gelebileceğini düşünmezler.
Bazıları, verilerinin şirketlere veya devletlere aktarılmasından rahatsız olmayabilir. Bazılarıysa telefon konuşmalarının dinlendiği fikrini tedirgin edici bulsa da, vücutlarıyla ilgili verilerin bir fitness ya da hamilelik uygulaması tarafından kaydedilmesinden endişe etmez.


[ Cehalet Tutkusu ] [ Renata Salecl ] [ Sayfa 164 ]

Pandemi başlamadan önce Danimarkalı ve Amerikalı siyaset bilimciler Michael Bang Petersen, Mathias Osmundsen ve Kevin Arceneaux, interneti sahte haberler, komplo teorileri ya da siyasi saldırılar için kullanan kişilerin amaçlarını inceliyordu.
Bu kişilerle yapılan röportajlar, paylaşılan haberlerin doğru olduğuna onların da inanmadıklarını ortaya koymuştu. Onlar için önemli olan öfke uyandırmaktı.
Bazıları yarattıkları kaostan keyif aldıklarını söylüyordu, bazılarıysa küçük bir grup insanın sıfırdan başlayabilmesi için insanlığın çoğunu yok edecek doğal bir afet hayal ettiklerini itiraf etmişti.
Çalışmaya katılan altı binden fazla kişinin %24'ü, toplumun "yerleşik olması gerektiğine" inandığını dile getirdi.
Araştırmacılar kaosa duyulan bu ihtiyacın, statü kaybıyla, eşitsizlik üzerine kurulu dünya düzeninde dışlanmış olma hissiyle bağlantılı olduğu sonucuna vardılar.

Scroll to Top