Kitap Alıntıları
Kitap Adı: Din Algımız
Yazar Adı: Serdar Demirel
Yayın Tarihi: Mart 2010
ISBN: 9789753522915
İnancını ciddiye alan bir kişinin modern hayat içerisinde imanına paralel bir hayat alanı oluşturma mücadelesi vermesi, kolay olmasa gerek. Zira hayata rengini veren modern dünya görüşü, sanıldığının aksine ötekine karşı otoriter ve dışlayıcıdır. Bu zeminde; sahih bir duruş sahibi olmak için öncelikle sahih bir din algısına haiz olmak gerekmektedir. Çünkü insan, hayata dair geliştirdiği reflekslerinde, algı dünyasındaki davranış kodlarından azade değildir. Ne kadar sahih bir din algısına sahip olduğumuz meslesi burada çok önemlidir. Bu da, hayatı, karşımıza çıkan problemleriyle anlama ve anlamlandırma faaliyetinde temel aldığımız referans kaynaklarımızla ve referans aldığımız kaynaklarla irtibata geçtiğimiz usûl zeminiyle ilintilidir.
Bugün gezegenimiz ve daha özelde coğrafyamız gömlek değiştirme sancısı yaşıyor. Dolayısıyla bu süreçlerde, büyük hadiseler, krizler kaçınılmaz olur. Varolan krizleri fırsata çevirebilecek, insanlığın çözüm arayışına kendi modelini sunacak Müslüman bir irade gerekmektedir. Asimile olmamış ve şuur dünyasının kökleri kendi medeniyet birikiminde sabit olanlar, çağın esaslı meydan okuyuşuna İslam'ın sabiteleri zemininde çözümler üretebilir ancak.
İslam'ın tekrar asrın idrakine hitap etmesini, insanlığı, inkarcı ve şüpheci karanlıklardan tekrar vahyin aydınlığına çıkarmasını arzuluyorsak, ifrat ve tefritten uzak, sahih ve sapasağlam bir İslam algısına sahip zihinlerin tesisine mecburuz, lâkayd kalamayız !
[ Din Algımız ] [ Serdar Demirel ] [ Sayfa 9 ]
İnancını ciddiye alan bir kişinin modern hayat içerisinde imanına paralel bir hayat alanı oluşturma mücadelesi vermesi kolay olmasa gerek.
Zira hayata rengini vuran modern dünya görüşü, sanıldığının aksine ötekine karşı otoriter ve dışlayıcıdır.
[ Din Algımız ] [ Serdar Demirel ] [ Sayfa 13 ]
Medeniyet birikimimizde ve din algımızda "hiç bir şey değişmemeli, değişemez" ifratıyla, "her şey değişebilir, değişmeli" tefriti, Müslümanların gelecek rüyalarını dar parantezler arasına sıkıştırabilir, bu tehlikeye lakayd kalamayız.
Bu meyandaki ifrat, bizi, yaşanan çağa bir türlü ulaşamayan ve sürekli tarihte yolculuğa mahkum şaşkınlar kafilesi kılar.
Tefrit ise, değerleri buharlaşmış ve böylece kendisi olmaktan çıkmış, dolayısıyla da asra söyleyeceklerini yitirmiş garpzâdeler yığınına dönüştürür.
[ Din Algımız ] [ Serdar Demirel ] [ Sayfa 16 ]
Müslüman coğrafyasının haritası yeniden çizilirken indî kanaatlerimizi (ictihad demiyorum, zira ictihad daha ciddi bir faaliyettir) din addedip, onlara biyat etmeyenleri tekfir etmek ne kadar doğru?
Bu tavırları karşılayacak tek kelime "yanlış"tır.
Yanlış olan fıkhî ihtilaflar değil, bu ihtilafların ümmeti bir bölen olarak konuşlandırılmasıdır.
[ Din Algımız ] [ Serdar Demirel ] [ Sayfa 28 ]
Evet, modernitenin sihirli iki kavramı; "kazanmak" ve "hedonistçe tüketmek"tir.
Modern insan bununla mutlu olacağına ikna olalı çok oldu. Bunun içindir ki, hayat tarzı daha çok üretmeye ve tüketmeye kurgulanmıştır.
[ Din Algımız ] [ Serdar Demirel ] [ Sayfa 33 ]
Hızlı okumak; sindire sindire, özümseyerek okumanın yerini aldığında, ilk kurban olarak, satır aralarında saklı ve kendisini dikkatli ve sabırlı okura hibe etmek üzere bekleyen hikmet hazinelerini seçer.
[ Din Algımız ] [ Serdar Demirel ] [ Sayfa 40 ]
Günahlar gözümüzde küçüldükçe, onlara dair İslam ceza hukukunun gerekli müeyyideleri gözümüzde büyüyerek, ilgili nassların beşer müdahalesiyle esnetilmesi ya da en azından hayatımıza tesir etmeyecek derecede algı dünyamızın en kuytu köşesine mahkum edilmesi kaçınılmaz olmaktadır.
[ Din Algımız ] [ Serdar Demirel ] [ Sayfa 63 ]
... İslam evrensel bir dindir; bütün ırkları, renkleri, dilleri, ve coğrafyaları kucaklar.
Bu yüzden de ırkçı olan Hinduizm ve Yahudilikten ayrılır, bütün ırkçı söylemleri de cahiliyenin şuur bulanıklığı olarak telakki eder.
Yine bu nedenle ırkçı ideolojilerle kan uyuşmazlığı vardır.
[ Din Algımız ] [ Serdar Demirel ] [ Sayfa 72 ]
Bu meseleleri, öncelikli olarak kim ele alacak? Meseleler, neye göre ve nasıl çözümlenecek?
Sanırım "ehil kadrolar" cevabı üzerinde tüm kesimler ittifak edecektir. Yani ulema, entellektüel kesim, kanaat önderleri ya da siyasiler.
Ama öncelikle din uleması.
"Peki, o zaman ehliyetli kadrolar kimlerden oluşur?", "Alim kime denir?" sorularını yönelttiğimizde, yine farklı cevaplar alacağız. Çoğu tumturaklı sözlerden öteye geçemeyecek.
[ Din Algımız ] [ Serdar Demirel ] [ Sayfa 85 ]
Bugün Türkiye'de varolan ve İslami olduğu tartışmalı birçok din anlayışı ve pratiği, yer altına çekilme zaruretinin bir sonucudur. Bunda sistemin yanlış tutumu ciddi rol oynamıştır.
Halbuki legal bir zeminde ve özgürlüğü soluyan eğitim kurumlarında herkes birbirini kontrol edebilir, iddia sahiplerine iddialarının dayanakları sorulabilir ve böylece tarihte olduğu gibi ilmi bir kontrol mekanizması kendiliğinden gelişir ve ehil olan kişiler, ehil olmayanları sahadan siler.
[ Din Algımız ] [ Serdar Demirel ] [ Sayfa 89 ]
Din içi, ama dini yanlış yorumlama anlamında bir aşırılığı ifade eden tekfirci eğilim, kökü sahabe dönemine uzanan bir bid'at fırka ile kurumsallaşmıştı tarihte.
Hariciler diye bilinen bu fırka, başta Hz. Ali olmak üzere birçok sahabeyi tekfir etmiş, bu zehirli söylemin bir gereği olarak, yine başta sahabe kanı olmak üzere, nice masumun kanını akıtmış, yaktıkları fitne ateşiyle de Müslümanlara büyük bedeller ödeterek, toplumsal istikrarı altüst etmişlerdi.
Tarih süreci içerisinde gücünü kaybeden bu fırkanın kimi yaklaşım ve söylemleri, modern zamanlarda ve modern formlarda her türlü hak ve hukuktan mahrum edilen kimi İslamcı gençliğin eliyle, bihusus zindanların karanlık dehlizlerindeki işkence seanslarında, hem de Ehl-i Sünnet adına yeniden canlandırılacaktı.
[ Din Algımız ] [ Serdar Demirel ] [ Sayfa 92 ]
Bilindiği üzere küreselleşme hamlesi, Liberalizmin küreye hakim siyasi ve iktisadi doktrin kılınma dönemini de anlatır. Küreselleşme etkisini artırdıkça, buna paralel olarak bu sürecin ideolojisi de etkisini artırmaktadır.
Paçasını bu akımın etkisine kaptırmış liberal Müslümanlar da bu dünya görüşünün temel değerlerini İslam'la buluşturmaya, dini hükümleri bu değerlere göre yorumlamaya, bunun mümkün olmadığı yerlerde de hermenotik okumayla, bu okumanın tarihsellik ayağının sunduğu imkanlarla, liberal düşüncenin izin vermediği, kerih gördüğü hükümleri, modern zamanlar öncesi döneme mahkum etme çabaları içine girmektedirler.
[ Din Algımız ] [ Serdar Demirel ] [ Sayfa 125 ]
Kavmî aidiyetle kendine üstünlük vehmeden kişi, aslında bu mevhum üstünlüğü kendisini nisbet ettiği atasından almıyor.
Bir çelişki gibi gözükecek ama, kendisinde vehmettiği ben merkezli üstünlüğü, tarihsel aidiyete vurgu yaparak meşrulaştırma yoluna gidiyor. Yani, kendi üzerinden kavmine üstünlük payesi biçiyor.
Bu yüzdendir ki; ulusçuların ırkı değişse de söylemleri değişmiyor.
O kalıplaşmış sloganik söylemlerin vurgu yaptığı ırk hanesine Arap, Kürt, Türk ya da Alman'ı rahatlıkla yazabilirsiniz.
Birbirini iten ırkçılık, aynı söylemden besleniyor.
[ Din Algımız ] [ Serdar Demirel ] [ Sayfa 136 ]
İnsanların cemaat mensubiyetine diyeceğim yok, olamaz da.
Ama, bir cemaati hakikatin merkezine yerleştirerek Allah'ın kullarını da onların değer skalasına vurmayı yanlış görüyorum.
Önemli olan kişinin ruh kalitesi, ahlaki üstünlüğü, insan kıvamıdır. Bir diğer ifadeyle takvasıdır.
Ahirette hesaba çekilmeyeceğimiz hususlarda, bu dünyada birbirimizi hesaba çekmeye hakkımız olmasa gerek diye inanıyorum.
Zira ahirette bize hangi cemaate mensup olup olmadığımız değil, Allah'ın (c.c.) bize yüklediği halifelik misyonunu ne kadar hakkıyla ifa edip etmediğimiz sorulacaktır.
[ Din Algımız ] [ Serdar Demirel ] [ Sayfa 137 ]
Küresel işgalcilerin coğrafyamızı böl-yönet taktikleriyle ayaklar altına aldıklarını, onların başarısının temel sebebinin bu olduğunu hatırlarsak, müntesibi olduğumuz grubu, cemaati ya da partiyi din gibi görmeye başlamanın başımıza gelebilecek en büyük musibet olduğunu da idrak ederiz.
[ Din Algımız ] [ Serdar Demirel ] [ Sayfa 140 ]
Umutsuz insan; direnç dinamizmini kaybetmiş, yaşama sevincini yitirmiş, geleceğe dair rüyası olmayan, imandan çok küfre yakın, engin deryalarda rotasını kaybetmiş biçare insandır.
O, etrafına pozitif enerji yayan iman insanı değil, teslimiyeti kader algısına dönüştürmüş, karanlık mihrakların planına uygun "şok"ta, provake edilmeye hazır, güdülecek, sağduyusunu yitirmiş insandır.
Umutsuz insan, İslam insanı olamaz!
[ Din Algımız ] [ Serdar Demirel ] [ Sayfa 148 ]
Nefs-i mutmainne, kendine danışan insana, fıtratın özünü koruduğu nisbette yol gösterir.
Fıtrat ise, manevi alemle irtibatının yoğunluğuna paralel kesbettiği arınma ve rikkat ölçüsünde mürşittir.
Tahrip edilmiş, kimyası bozulmuş, kıblesini şaşırmış ve böylece şuurunu yitirmiş nefsin, bu nimetten fazla istifade edemeyeceğini anlatmak ise zaid kaçar.